Özellikle de yakın dönemde bizim ve başka bazı ülkelerin yaşadıkları, uluslararası sistemin ne kadar acımasız ve dahası iki yüzlü olduğunu gösteren örneklerle dolu.
Birçok 'büyük' devletin ne kadar çıkar odaklı ve iki yüzlü olduklarını anlamak açısından sadece Mısır'ın demokratik usullerle seçilen ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin hikayesine bir göz atmak yeterli...
Bu devletleri yönetenler demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi kavramlarla aslında tam olarak neyi kast ettiklerini, Mursi'nin şehadetine tepki vermemekle bir kez daha açıkça ortaya koydular çünkü.
Mursi'nin askerlerce indirilmesine 'darbe' diyemedikleri gibi, mahkeme salonunda tıbbi müdahale beklerken vefatına da cinayet diyemediler...
Darbe sonrası 'ölmedikçe çıkılması mümkün olmayan' bir cezaevinde ağır şartlar altında 6 yıl tutuldu Mursi... Mısır'ın demokratik usullerle seçilen ilk Cumhurbaşkanıydı, ama ağızlarını her açtıklarında demokrasi ve insan hakları nutukları atanların gündemine bile gelmedi.
Başta ABD olmak üzere demokrasi havarisi olarak geçinen ülkelerin yöneticileri, destekledikleri darbeci Sisi'den Mursi'nin cezaevi şartlarının düzeltilmesi ve benzeri taleplerde bulunabilirlerdi en azından. Ama ciddiye alınmasından korktukları için olsa gerek, yalandan da olsa böyle bir şey yapmadılar.
Ailesi, avukatları ve hatta doktoru ile görüşmesine müsaade edilmeyen ve ilaçlarına erişimi engellenen Mursi, 17 Haziran 2019 günü akşama yakın saatlerde mahkeme salonunda şehadete kavuştuğunda, dünyanın hemen her tarafından hakikaten gürültü koparacak açıklamalar gelmesi bekleniyordu…
Askeri bir darbe ile indirilmiş olsa da, eski bir cumhurbaşkanının yargılandığı mahkemenin salonunda ve yaklaşık 20-25 dakika can çekişerek vefatı, hakikaten dünyanın isyan etmesi gereken bir olaydı çünkü.
Yağmur beklerken...
Vefat haberi duyulur duyulmaz, tanınmış internet siteleri de, 'Mursi'nin vefatına taziye ve tepki mesajları yağdı!' ve 'Mursi'nin ölümüne dünyadan tepki yağdı' gibi başlıklar atıp, tepkileri beklemeye başlamışlardı...
Ülke bazında en ciddi ses, Türkiye'den yükseldi. Katar, İran, Malezya ve Tunus'tan gelen açıklamaları Hamas, Dünya Müslüman Alimler Birliği ve insan hakları taraftarı olduğu bilinen bazı isimlerin taziyeleri izledi.
BM İnsan Hakları Konseyi'ne Mursi'nin mahkeme salonunda vefatı dolayısıyla Mısırlı makamlar hakkında soruşturma açılması çağrısında bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü'nü de (HRW) listeye ekleyelim.
Ve sonra mesaj trafiği durdu... ABD'li bir sözcü 'durumu bildiklerini' söylemekle yetinirken, dikkatlerin çevrildiği Suudi Arabistan'dan, Müslüman Kardeşleri suçlamaya özen gösteren bir açıklama sadır oldu sadece...
Büyük tepkiler bekledikleri için iddialı başlıklar atan internet sitelerinin muhtemelen 'tıklama' beklentisi sebebiyle değiştirmedikleri başlıklar halen yayında...
Aslında hepimizin bildiği bu olay, özellikle de Türkiye söz konusu olduğunda demokrasi insan hakları ve ifade ve basın özgürlüğü gibi konularda mangalda kül bırakmamacasına konuşanların gerçek yüzlerini açıkça gösteren önemli örneklerden birisi.
Çıkarlarına uygun davranan diktatörleri desteklerken bilinen bütün evrensel değerlerin ayaklar altına alınmasına sessiz kalanların, istedikleri gibi davranmayanlara yönelik tavırları da ibretlik bir durum.
Gerçek dost zannettikleri bazı ülkelerin yıkıcı eleştirilerini ciddiye alanların, bütün bildiklerini gözden geçirmeleri gerek... Bu ülkeler, acımasız olmaları bir yana ikiyüzlüler de...