Bu ne sevgi!..
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Buenos Aires'te gazetecilerle yaptığı sohbette, Fransa'daki gösteriler ve Osman Kavala konusunda şunları söylemiş:
"Gezi'nin arkasında kimler olduğunu açıkladım. Dış ayağı Soros, iç ayağı Kavala'dır dedim. Kavala'ya para gönderenler belli. Şimdi vakfı kapatma kararı almışlar… Almanya'ya gidiyorum, Merkel ve Steinmeier bana Kavala'yı soruyor. Kendilerine anlattım. Neden bu adamı bu kadar seviyorsunuz, hukukunuz nereden geliyor diye sordum..."
Tam da 'bu ne sevgi?' diye sorulacak bir durum…
Alman devlet yetkilileri, daha önce de günlerce konsolosluklarına ait bir binada saklandıktan sonra dışarıda yakalanan ve tutuklanan Deniz Yücel'i sorup durmuşlardı… Bahsi geçen kişi bir şekilde tahliye olur olmaz da özel uçakla Almanya'ya götürmüşlerdi.
ABD'lilerin kafayı taktıkları İzmirli papaz Andrew Brunson da, tutuklu bulunduğu süre cezasını karşılayınca tahliye olmuş ve özel uçakla memleketine dönmüştü, malum…
Bu kişilerin tutuklu bulundukları süre içerisinde yaşananlar, ayrı bir konu. Kendi yargıları konusunda çok hassas olsalar da, Türkiye yargısının emirleriyle hareket edeceğini uman ABD'liler, Brunson'un serbest kalacağı beklentisiyle daha önceki duruşmalar için de özel uçak göndermişlerdi, mesela.
Şimdilerde batılıların takıntı konusunda ortak bir tavır geliştirdikleri ve mesela Osman Kavala üzerine yoğunlaşıp, onu sordukları anlaşılıyor. Vatana ihanetten yargılanıp hüküm giyen kaçak Can Dündar'ı sormalarına ise gerek kalmadı, malum. Onu, herhalde ihanetinin tadını çıkarsın diye, el üstünde tutuyorlar.
Batılıların, yakın tarihte atlattığımız badirelerden sonra ve tam da olup bitenlerin hesabının görülmeye başlandığı bir zamanda, ülkemize yönelik operasyonlarda kullandıkları kişilerle ilgili hassasiyetleri, çok anlamlı...
Filmler ve gerçek hayat…
Cumhurbaşkanımıza ve bir şekilde görüştükleri diğer yetkililere, Türkiye aleyhine çalıştıkları kesin olan isimlerin durumlarını sormalarının, yakışık almadığını biliyor olmalılar.
Bir devletin yetkililerine, 'ülkenizde bizim ülkemizin menfaatleri için çalışan ve bir şekilde ele geçirdiğiniz filan kişi ne durumda acaba?' şeklinde bir soru sormak, şık bir durum değil. Ancak, muhataplarının nezaket dışına çıkmayacağını umdukları için olsa gerek, rahatlıkla nezaketsizlik yapabiliyorlar yine de…
Anlaşılan, Türkiye aleyhine ama kendilerine lehine değişik faaliyetlerde bulunan bazı kişileri korumak zorunda hissediyorlar kendilerini. Bu, korumaya çalıştıklarının bir gün 'yeter artık' diyerek bazı şeyleri açıklamaları endişesinden kaynaklanıyor olabilir. Ya da benzer durumda olup henüz açığa çıkmayan diğer adamlarının ürkmüş oluşundandır belki…
Gezi, 17-25 Aralık, MİT Tırları, 6-8 Ekim Olayları ve nihayet 15 Temmuz… Bütün bunların ve benzeri başka hadiselerin ülkemizi teslim alabilmek için yapılan girişimler olduğunu, artık çocuklarımız bile biliyor...
Girişimlerin arzu edilen neticeye ulaşamamış olmasının, gerek aktif olarak rol oynayanlar ve gerekse arkasında bulunanlar açısından ciddi bir üzüntü kaynağı olduğu da, malum. Ancak, ülkemize baş eğdirmeyi hedefleyen girişimleri teşvik edenlerin, paçayı kaptıran adamlarına açıktan destek olmaları, can sıkıcı bir durum.
Oysa filmlerine bakılırsa, bu türden faaliyetlerde bulunan adamlarına 'yakalanır ya da bir şekilde ele geçersen, seni kesinlikle tanımıyoruz' demiş olmaları gerekirdi…
Olup bitenlere bakılırsa, gerçek hayatta işler filmlerdeki gibi yürümüyor… Ya da adamlarını hakikaten çok seviyorlar…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)