Biz bu filmi görmüştük…
Sadece 'Champs-Elysees (Şanzelize) ve çevresindeki caddelerden yükselen alevlere müdahale eden itfaiyeciler…' cümlesi bile Paris'te ve Fransa genelinde olup bitenlerin vahametini anlamaya yeterli.
Etrafı kırıp döken, yakıp yıkan ve bu arada bariyerler oluşturup polislere taş ve şişe fırlatan sarı yelekli göstericiler, Paris'te 17 Kasım'dan beri süren olayların alışılmış görüntülerinden.
Fransız polisinin standart müdahale malzemesi ise göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su… Kibarlıklarına pek yakışmadığı düşünülse de, sopa ve coplarını kullandıkları da vaki.
Olayların sebebi olarak akaryakıt zamları gösterilse de, göstericilerin tamamının aynı sebeple caddelere çıktıklarını söylemek mümkün değil. Vergi düzenlemesi sebebiyle akaryakıt fiyatlarına yapılan birkaç sent'lik zammın bu kadar tepkiyi hak edip etmediği, Fransızların meselesi.
Paris'te yaşananlara bakıp Fransızları 'biz bu filmi görmüştük…' cümlesi ile başlayan sözlerle uyarmaya gerek yok. Fransızlar da bu türden filmleri epey gördü daha önce. 1960'larda nerdeyse dünyayı sarsan gençlik olayları da Paris'ten başlamıştı, malum.
"Sayıları 700 bini bulan Türk toplumunun yaşadığı Fransa'daki gelişmeleri yakından ve endişeyle takip ediyoruz. Fransız güvenlik güçlerinin göstericilere sertleşen müdahaleleri ve orantısız güç kullanmaya varan uygulamaları da kaygı verici…"
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy'un, yukarıdaki açıklamasının keyif verici bir tarafı var, tamam.
Ancak, sıradan insanların hayatlarını bile alt üst eden bu türden olayların nerede olursa olsun hiç iyi olmadığının da altını çizmek gerek.
Paris'in Tahrir Meydanı!..
Gezi Olayları sırasında, 'eylemlerin Arap Baharı'nı hatırlattığını' iddia ederek, Taksim'i 'İstanbul'un Tahrir Meydanı' olarak tanımlayan solcu Liberation ve diğer Fransız medyasının Paris başta olmak üzere ülkelerindeki olaylara yaklaşımları ile ilgili olarak 'temkinli davrandıkları' söylenebilir.
Türkiye'de yaşanan Gezi Olayları'nı mümkün olduğu kadar saptırarak yayınlayan diğer batılı yayın organlarının Fransa'da olup bitenlere bakışları da makul ölçülerde, anlaşıldığı kadarıyla.
Türkiye söz konusu olduğunda farklı davransalar da, Fransız medyası mensupları 'ifade ve basın özgürlüğü'nün sınırlarını iyi bilmekteler muhakkak. 'Kamu düzeni' kavramının ne ifade ettiğini ve idarecilerin gerektiğinde neler yapabileceklerini yakın zamanda yaşanan terör olayları vesilesiyle gördüler.
Fransa'da olup bitenlerin arkasında bir 'üst akıl' olsa da kendini belli etmek istemeyeceği için, diğer batılı ülkelerinin buradaki olaylara 'makul' yaklaşmaları, normal.
Normal olmayan Fransız ve diğer batılı medya organlarının Türkiye'deki Gezi Olayları'na yaklaşımlarıydı. Vaktiyle Almanya'da ve şimdi de Fransa'da yaşananlara makul yaklaşan batılı medya organları, Gezi Olayları'na ateşe benzin döker gibi yaklaşmışlardı çünkü.
Fransa'da yaşananların çok daha ciddi karışıklıklara yol açmadan bir an evvel bitmesi, dileğimiz. Ancak orada yaşananlar ve yankılanmalarından almamız gereken dersler olduğunu da söylemek gerek.
Fransız medyası ve siyasetçilerinin Türkiye'de yaşananlar ve kendilerinde yaşananlar konusundaki çifte standartlı tavırları, tıynetlerinin gereği…
Ancak, milletimiz fertlerinin olup bitenleri ibret nazarıyla izlemesinde ve ülkemizi tökezletmek için yapılan girişimlere destek veren içimizdeki 'gezi zekalıların' tıynetlerini de fark etmelerinde büyük fayda var.
Aynı filmi tekrar seyretmek mecburiyetinde kalmamak için bu önemli…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)