Biz böyleyiz işte…
Bakü'de şehrin Bolşevik ve Ermeni çetecilerinden kurtarılışının 100. Yıldönümü törenlerini izlemek hakikaten anlamlı bir faaliyetti. Ancak bazı şeyler üzerine düşünmek belki daha da anlamlıydı.
'İki Devlet Tek Millet' sözünün ne kadar doğru olduğunu görmek mümkündü kutlamada. Azerbaycan ordusu ile resmi geçite katılan Türk Komando Birliği, kısa bir konser veren TSK'nin Mehter Takımı ve muhteşem bir gösteriye imza atan Türk Yıldızları…
Hele 100 yıl öncenin kıyafetleriyle Kafkas İslam Ordusu'nu temsil eden askerlerin yürüyüşü, bambaşka bir şeydi.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in, Türkiye Azerbaycan kardeşliğine yaptıkları vurgu, iki liderin nezaket cümlelerinden çok, tarihte yaşananların ve halen yaşanmakta olanların bir ifadesiydi.
28 Mayıs 1918'de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, Ermeni ve Bolşeviklerden oluşan çetelerin saldırısı ile karşı karşıya kalınca Osmanlı'dan yardım ister. Dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın emriyle Kafkasya İslam Ordusu'nu kuran kardeşi Nuri Paşa (Killigil) Azerbaycan'ın yardımına koşar.
Azerbaycan kolordusundan yapılan bin kişilik takviyeyle sayısı 12 bini bulan Kafkas İslam Ordusu, Gence'den hareketle Göyçay, Salyan, Ağsu ve Kürdemir'i Bolşevik birlikleri ve Ermeni çetelerinden temizler ve 30 saat süren şiddetli çatışmalar sonrası 15 Eylül 1918'de Bakü'yü kurtarır.
Mondros Mütarekesinin imzalanması ile Cihan Harbi'nin bitişi ve Osmanlı'nın çekilmek zorunda kalması sonrası yaşananlar, ayrı bir hikaye. Ama söylemek gerekir ki bugünkü Azerbaycan'ın temeli o günlerde atılmıştı.
Yine bugün Türkiye ve Azerbaycan için 'iki devlet tek millet' tabirini kullanabiliyorsak, bunda o dönemin büyük bir payı vardır.
1.130 şehit…
O dönemin hatırası olarak Azeybaycan'ın 14 yerinde Osmanlı Şehitliği var ve bunlarda toplamda 1.130 şehidimiz bulunmakta.
Kafkas İslam Ordusu'nun teşkili ve Azerbaycan'ın imdadına koşulması, Osmanlı Devleti ile Azerbaycan arasında 4 Haziran 1918'de imzalanan ve siyasi, hukuki, ticari ve askeri alanlarda dostane ilişkiler kurulmasını öngören Batum Anlaşması gereğiydi belki. Ancak, 1. Cihan Harbi'nin son zamanlarında artık iyice yorulmuş ve kendi derdine düşmüş olması beklenen Osmanlı'nın, nerdeyse hiç düşünmeden Azerbaycan'ın imdadına koşması, manidardır.
Aynı dönemlerde yaşanan birçok olay gibi Bakü'nün imdadına koşmak da, millet olarak farklılıklarımızdan yani bizi biz yapan değerlerimizden birisiydi muhakkak. Şimdilerde gerek bölgemizde ve gerekse dünyanın değişik yerlerinde yaşananlar karşısında verdiğimiz tepkiler de öyle…
Kendi ayakları üzerinde duran, başta dost ve müttefikleri olmak üzere bütün ülkelerin de aynı şekilde olması gerektiğini savunan ve bunun için elini taşın altına koymaktan çekinmeyen bir devlet…
Tarihte nasılsak bugün de böyle olmamızın gereği olarak bazı sıkıntılarla karşılaşıyoruz muhakkak. Ancak, önemli olanın ne olduğu üzerinde biraz düşünürsek, çıkarları uğruna her türlü evrensel değeri çiğneyebilen bazı devletlere rağmen, Türkiye'nin doğru olanı yapmasının ne kadar yerinde olduğunu anlamak kolay…
Yıllar biz insanlar için hızlı akıyor olsa da, milletler açısından durum biraz farklı… 100 yıl önce Ermeni ve Bolşevik çetecilerce işgal edilip akıl almaz zulümlere maruz bırakılan Azerbaycan, bağımsız ve güçlü bir devlet bugün.
100 yıl önce yaşananların iyice pekiştirdiği Türkiye Azerbaycan arasındaki kardeşlik bağları da, güçlenerek devam ediyor... Önemli olan da galiba bu…
Hülasa: Biz böyleyiz işte!.. Ve iyi ki böyleyiz…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)