Nasrettin Hoca'nın hanımına sorduğu: 'Eti kedi yedi diyorsun, tamam. Ama et iki okkaydı, kedi de iki okka. Et buradaysa kedi nerde, yok kedi buradaysa et nereye gitti?..' sorusu meşhurdur.
Nasrettin Hoca'nın kedi hikayesinde konu kaybolan daha doğrusu hanımının komşularıyla mideye indirdiği iki okkalık etle alakalıdır ve izahı da bellidir. Hepi topu zaten iki okka çeken kedinin, Hoca'nın eve bıraktığı iki okkalık eti yemiş olması mümkün değildir çünkü…
Ekonomik ilişkilerin bir kısmı reeldir. Mal satar, karşılığında aldığınla ya da biraz daha ilave ederek mal alırsın… Ama finans meselesi biraz karmaşık bir meseledir ve çoğu zaman sanal dünyayla içli dışlıdır. Dolayısıyla bu dünyada olup biten oyunların izini sürebilmek ve sürülebilse bile netice alabilmek mümkün değildir.
Ortada reel varlıklar yerine sanal birtakım kavramlar vardır ve ekran üzerinde dönen rakamların size kazandırması mümkün olduğu gibi kaybettirme ihtimali de her zaman vardır. Bazı hallerde batabilirsiniz de…
Finans merkezlerinde bulunan kuruluşlara biraz gelir getirmesi ümidiyle yatırılan paraların başına gelen işlerle ilgili oldukça ilgi çekici hikayelerle doludur yakın tarih. Bizde sık sık ortaya çıkan 'Titan' benzeri vakalarda olduğu gibi, az ya da çok kâr ümidiyle birtakım kuruluşlara yapılan yatırımların 'doğurdukları' kadar 'öldükleri' de vakidir.
2000'lerin başında bazı Avrupa Ülkelerinin sosyal güvenlik fonlarına ait on milyarlarca doların ABD borsalarında batması, hala hafızalardadır mesela.
Sosyal güvenlik fonlarındaki paraları, faizin sıfır hatta negatif olduğu Avrupa ülkeleri yerine ABD borsalarında değerlendirme hevesi sebebiyle batan ne ilk ne de son paradır bu.
İlk bakışta sapasağlam gibi gözüken birtakım kuruluşlara borsada yatırım yapanlardan bazıları kazanırlarken başka bazılarının da batması vukuat-ı adiyedendir yani. Garip olan, özellikle de izah edilmesi güç iflaslar sebebiyle kaybedilen milyarlarca hatta on milyarlarca doların nereye gittiğini çözmenin mümkün olmayışıdır…
Varlıklar nerede?..
Borsadaki hisselerine yatırım yapılan anlı şanlı kuruluşlar bir anda batarken, bunların neleri vardı da kendilerine bu kadar yatırım yapılmıştı ve bu varlıklar nereye kayboldu sorusu, herhangi bir anlam ifade etmez. Meselenin açık tarafı, birilerinin buraya yatırım yapanları tokatladıkları gerçeğidir.
Tokatlama olayının başka başka şekillerde yaşandığı da malumdur. Bu konuda yeni yollar bulmakta mahir olan sistemin efendileri, bazı ülkelerin otomotiv üreticilerine araçların emisyon sistemi ile alakalı hususlarda verilen yanlış bilgiler sebebiyle acaip cezalar keserler.
Mesele doğayı korumakla ilgili imiş gibi gözükse de, ceza kesmeyi bir tokatlama mekanizması olarak kullanmaya meraklı ülkenin bu konuda başka hassasiyetler taşımıyor olması, düşündürücüdür.
Doğru ya da yanlış, dünya üzerinde oturtulmuş sistemin bu halinin bile kendisi için yeterli olmadığını ve diğer ülkeleri daha fazla 'tokatlaması' gerektiğini düşünen ABD, bir anlamda kendi oluşturduğu sistemi kendi lehine kanırtmaya uğraşıyor şimdilerde.
ABD dışındaki birçok ülkeyi ve bu arada ABD'deki bazı çevreleri de ciddi şekilde rahatsız eden bu gelişmelerin nereye varacağını ya da nerede duracağını kestirmek güç…
Sistem içi telafi yollarının kapanması ya da kapanıyor olması sebebiyle, sürekli tokatlandıklarının pekala farkında olanların bundan sonra ne yapacakları, önemli…
Ancak kimsenin tokatlanmayacağı bir sistemin kapısının aralanmaya çalışıldığını, söyleyebiliriz…
Türkiye'yi yönetenlerin çabaları da bu yönde…