Daha düne kadar Başkanlık Sistemi'ni savunan birilerinin şimdi birden bire Parlamenter Sistem'e övgüler düzmeye başlamaları, şaşırtıcı bir gelişme.
Rahmetli Menderes, Özal, Türkeş, Demirel ve başka isimlerin Başkanlık Sistemi'ni özellikle de ülkenin geleceği ile ilgili kararların daha hızlı bir şekilde alınması sebebi ile savundukları malum.
Rahmetli Turgut Özal'ın Başkanlık Sistemi ile ilgili açıklamalarından birisi şöyle mesela:
"Eğer toplum homojen değilse parlamento çok çeşitli imkânlardan meydana geliyor. O arada mezhep farklılıkları, etnik farklılıklar, bölge farklılıkları aksediyor, her şey aksediyor. Ama birleştirici unsurlar azalmaya başlıyor... Buna mukabil Başkanlık sisteminde siz bir adam seçiyorsunuz. O vakit mecbursunuz en iyisini seçmeye."
Birçok defa başbakanlık ve son olarak Cumhurbaşkanlığı yapan Süleyman Demirel de 2002'de şunları söylemişti:
"Seçim haricinde yönetilmemek için, mutlaka demokrasiye ihtiyacımız vardır. Demokrasi ve seçim haricinde birisini göreve getirirsek, onun da eli sopalı olur. Bu nedenle, TBMM içinden bir hükümet çıkarmak gerekli, seçim bu yüzden büyük bir fırsat. Çıkmadı mı, parçalı parlamento çıktı... O zaman Başkanlık sitemine gideceksiniz."
Alparslan Türkeş'in başkanlık sistemine ilişkin görüşleri ise özetle şöyle:
"Milliyetçi Hareket tek başkan, tek meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk milleti, dünya imparatorlukları kurduğu devirlerde, kuvvetli, adil ve hızlı icra sistemini uygulamıştır. Kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak, başkanlık sistemini savunuyoruz."
Türkiye için atmaya çalıştıkları adımlar, Parlamenter Sistemin 'denge ve denetim' adı altında pazarlanan 'mekanizmaları' sayesinde engellenen isimlerin, ülkenin geleceği için Başkanlık Sistemi'ni savunmaları tesadüf değildi şüphesiz.
Şimdi ne oldu da...
Rahmetli Erbakan Hoca'nın da, bu sebeplere ek olarak milletimizin doğrudan yapacağı seçimle inançlarına saygılı ve hatta bizzat uygulayan birisini kendisine başkan olarak seçeceği kanaatinde olduğu, bilinen hususlardan.
Bütün hayatını Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durabilmesi idealine ve adamış Erbakan Hoca'nın Başkanlık Sistemi ile ilgili kanaatlerinin çok ama çok önemli olduğunu hatırdan çıkarmamak gerek…
Bahsi geçen isimlerin takipçisi olan kesimlere mensup birilerinin şimdi ne olup ta birden bire Parlamenter Sistem ağışı kesildikleri, üzerinde durulmaya değer bir konu…
24 Haziran yaklaşırken, ülkemizin ekonomik şartları ile ilgili olarak rakamları altüst ederek felaket tellallığına soyunanlar var. Öyle olmadığını bile bile iflas hali resmetmeye çalışanların ülkemizi bu hale getirmeye mi çalıştıkları, ciddi bir soru işareti.
Üretime yönelik olmadığı gerekçesiyle yatırımları durdurmaktan bahsedenler, Bu yatırımların üretimin temel gereklerinden olduğunu bal gibi biliyorlar oysa. Havalimanı, yol, köprü, enerji, sağlık, eğitim ve benzeri alanlardaki yatırımların durması, ülkenin kısa sürede eski günlere dönmesi demek çünkü…
Eskinin bariz vasıflarından birisi olan, ülkenin zenginliklerinin kendilerine peşkeş çekilmesine hevesli olan rantiyeci kesimin eskiye dönme arzusu, anlaşılabilir bir şey.
Ancak çöp dağlarının, susuzluğun, elektrik kesintilerinin ve bunların yanında mesela felç olmuş bir sağlık sisteminin ne demek olduğunu bilenlerin eskiye dönmeyi istemesi, mümkün değil.
Unutmayalım: Kim ki eskiyi istiyorsa, esas derdi milletin varlıklarını yağmalamaktan ibarettir…