Tumturaklı havlama!..
Akıllarına estiği gibi konuşmaya meraklı birileri aksini iddia ediyor olsalar da Osmanlı, hükmettiği coğrafyalarda 'işgal' mantığı ile bulunan bir devlet değildi.
Fethedip sonrasında idare ettiği bölgelerde farklılıkları bir arada barış içerisinde yaşatan Osmanlı'nın, bu açıdan tarihte nerdeyse tek örnek olduğu da bir iddia olmaktan çok, meseleye objektif bakabilen tarihçilerin üzerinde ittifak ettiği bir gerçek.
Etnik yapıları ve inançları ne olursa olsun, insanları kendisine Cenab-ı Hakk'ın bir emaneti olarak gören ve inanç başta olmak üzere hiçbir konuda baskı yapmayan Osmanlı için, hükmettiği coğrafyalarda yaşayanların insanca bir hayat sürmesi en önemli esaslardan birisiydi.
Bazı Doğu Avrupa ülkelerinde yarı şaka olarak kullanılan, 'Neredesin ey Osmanlı, sen yüzde 10 vergi alırken, şimdikiler bizi soyuyorlar' şeklindeki sloganlar da, ecdadın hükmettiği coğrafyalarda ekonomik açıdan nasıl davrandığının bir tür izahı.
Günümüzde 'keşke biz de yapsaydık' yani sömürseydik, dilimizi şart koysaydık vb. şekillerde hayıflananlar olsa da; yönettiği insanların mal, can, din, dil, ırz ve namuslarına kesinlikle dokunmayan yapısı, Osmanlı'nın birçok yerde 600 yıla yakın süren hakimiyetinin temel sebeplerindendi.
Osmanlı yönetiminde ve batılıların işgalinde kalan bölgeler arasında bir mukayese, Osmanlı ile diğerleri arasındaki farkı ortaya koymaya yeter...
Türkiye'nin sıkıntılı coğrafyalara mümkün olduğunca destek olma çabalarından birilerinin hoşlanmıyor oluşuna, bir de bu gözle bakmakta fayda var... Osmanlı'nın torunları şimdi de sömürüye engel oluyor çünkü...
'YİNE BEKLERİZ!..'
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika seyahatinin ilk durağı olan Cezayir'de buralı bir gazeteci ile arasında geçen konuşma, Osmanlı'nın hükmettiği coğrafyaları kesinlikle sömürmemiş olduğunun en önemli delillerinden birisi.
Cezayirli gazetecinin 'Osmanlı'nın Cezayir'e sömürge anlayışıyla mı geldiği' sorusuna Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın "Eğer Türkiye sömürgeci olsaydı bu soruyu Fransızca değil Türkçe sorardınız" şeklindeki cevabı, tarihi bir hakikatin altını çizmenin yanında, bugünkü Türkiye gerçeğini de ortaya koyuyor aslında.
Cezayir, 1519'dan 1830'a kadar 300 yıldan fazla Osmanlı hakimiyetinde ve bunun sonrasında 1962'ye kadar 132 yıl Fransızların işgalinde kalmış bir ülke.
Benzeri birçok Kuzey Afrika ülkesi gibi, Cezayir'de de Fransızca'nın nerdeyse birinci dil konumunda olması, sömürge anlayışının ne olduğunu ve dahası kimin sömürücü olduğunu ortaya koyuyor.
Ancak aslen Cezayirli olsalar da, ülke üzerinde hesapları olan sömürgeciler gibi düşünenlerin Cumhurbaşkanımızın ziyaretinden hoşlanmadıları belli...
Ziyaretin ilk günü Huffington Post isimli sitede 'Erdoğan'a açık mektup' başlıklı bir yazısı çıkan Kamel Daoud bunlardan biri...
'Dünyaca ünlü Cezayirli edebiyatçı' olarak lanse edilen Kamel Daoud'un muhtemelen sahiplerinin talebi üzerine yazdığı ve bizdeki bazılarınca da benimsenen yazısı, tumturaklı bir havlama...
Cezayirlilerin 'mutlaka yine bekleriz!' diyerek uğurladıkları Cumhurbaşkanımıza 'hoş gelmediniz' diyen Daoud ve benzerleri ne yaparlarsa yapsınlar, Cumhurbaşkanımızın ziyaretinin gerçek Cezayirlileri sevindirdiği bir vakıa.
Yakın zamana kadar çok büyük sıkıntılar çeken bu ülkenin insanları Cumhurbaşkanımızın Cezayir konusunda kendileri gibi düşündüğünü biliyorlar çünkü.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)