Bedava bile olsa, çok pahalı...
Türkiye'nin aslında bir petrol denizinin üzerinde olduğu ancak çıkarmamıza müsaade etmedikleri, bu rivayetlerin en meşhurları arasındaydı mesela.
Çıkarmamıza müsaade etmeyenlerin, petrolümüzü kendileri aradıkları ve bulduklarında da kuyuları betonla kapattıkları, bu sohbetlerin mevzularından birisiydi.
Sahip olduğumuz madenler hakkında da rivayetler dolaşırdı eskiden. Bu arada aslında tabiatta olmayan bazı maden isimleri zikredilir ve sahip olduğumuz rezervlerin ülkemizi zengin etmeye yeteceği söylenirdi.
Türkiye topraklarında petrol bulunsa da, az olması yanında rantabl olmadığını biliyoruz artık. İhtiyacımızın yüzde 10 kadarını çıkardığımızı ve aramaların sürdüğünü de. Doğal gazda da ihtiyacımızın çok çok azını üretiyor, arayışlarımızı sürdürüyoruz.
Tabiatta bile olmayan madenlerle ilgili hayaller kurmak yerine, var olduğu bilinen madenlerimizi değerlendirme ve yenilerini bulabilme konusunda adımlar atıldığına da şahit oluyoruz hep beraber.
Eski rivayetlerin en önemlileri kendi otomobilimizi, kendi uçağımızı, kendi silahlarımızı yapabilme konusunda atılan ya da atılabilecek adımlar ve bunlara mani olmaya çalışan harici ve dahili karşıtların çalışmalarıydı şüphesiz.
1926'da kurulan Kayseri Tayyare Fabrikası gibi 1936'da Nuri Demirağ tarafından kurulan uçak fabrikası da engellenmemiş olsalardı, kendi uçaklarımızı kendimiz yapmak için bugünleri beklememiz gerekmezdi belki de.
'BU MİLLET BENİ ASAR!..'
1920'li ve 1930'lu yıllarda Türkiye'nin kendi uçağını yapabilmesi için atılan adımları engelleyenlerin mantığını, 1949'un Hava Kuvvetleri Komutanı'nın (Org. M. Zeki Doğan) Nuri Demirağ'a hitaben söylediği şu vahim sözler çok iyi gösteriyor: "Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem yarın bu millet beni asar."
Bir fikir vermesi için aktaralım: 1 Doların 130 kuruş olduğu 1941-44 yılları arasında ABD Türkiye'ye 95 milyon dolarlık savaş malzemesi hibe etmiş, ancak bunların bakımı için bütçeden her yıl 400 milyon TL aktarılmıştı.
1949'un hava kuvvetleri komutanı, ABD'lilerin havacılığımızı engellemek amacıyla verdikleri uçaklar yerine, Nuri Demirağ'ın yaptığı uçakları alabilseydi, belki de ismi havacılık tarihimize altın harflerle yazılırdı…
ABD'nin verdiği uçaklar bedava gibi gözükse de, tamir ve bakım adı altında bedellerinden çok daha fazla ücret ödendiği, tarihi gerçekler arasında yerini almış durumdadır. Ancak bu mantığın, Türkiye'nin havacılık ve savunma konusunda atabileceği büyük adımlara mani olduğu da, çok açıktır.
Cumhurbaşkanımız ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Grup toplantısında, Türkiye'nin istikbalini oldukça yakından ilgilendiren bir kararı açıkladı:
"Ülkemizde tasarlanabilecek, üretilebilecek, geliştirilebilecek hiçbir ürünü, yazılımı, sistemi acil durumlar haricinde kesinlikle dışardan hazır olarak almayacağız.
Gerekirse daha çok zaman harcayacak, hatta gerekirse daha çok para harcayacak ama mutlaka kendi tasarımlarımızı, ürünlerimizi, sistemlerimizi geliştireceğiz!..
Şartlarımızı kabul ederek, bizimle birlikte çalışmak isteyen uluslararası savunma sanayi kuruluşlarıyla iş birliğine elbette varız. Bu iş birliği, asla hazır alım şeklinde olmayacak. Tüm kritik unsurlarıyla bizim denetimimizde ve üretimimizde gerçekleşecek şekilde yürüyecektir…"
Başkasından bedavaya alsan bile pahalı; kendin üretirsen, pahalı bile olsa ucuz…
Olması gereken işte bu!..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bana arkadaşını söyle… (20.11.2024)
- Mızrak çuvala sığmıyor!.. (17.11.2024)
- Keşke satın alsalardı!.. (16.11.2024)
- Tencere dibin kara… (13.11.2024)
- Yürüyüşünü görelim… (10.11.2024)
- En azından ayıp!.. (09.11.2024)
- Anlamak çok mu zor?.. (06.11.2024)
- Köprüden önceki son çıkış… (03.11.2024)
- Yok öyle!.. (02.11.2024)
- Ne oldu şimdi?.. (30.10.2024)