İmamoğlu "değişim yolculuğunun" rotasını İBB başkanlığına çevirdi. Cumhurbaşkanı adaylığı gibi CHP genel başkanlığına da cesaret edemedi. Kılıçdaroğlu'nu ve CHP çevrelerini rahatlatan bu tercih ilginç bir şekilde muhalif köşe yazarları tarafından,
"İmamoğlu asıl rakibim Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi" şeklinde yorumlandı. 21 yıldır kesintisiz iktidarda olan ve seçmenden beş yıl daha görev onayı alan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kıyaslanmak elbette bütün siyasi aktörlerin hoşuna gider. Muhalefet partilerinin genel başkanları, Erdoğan'ı eleştirerek siyaset yaparlar. Hatta eğer Erdoğan konuşmalarında onları muhatap alırsa bundan açık ya da gizli memnun olurlar. Bu gerçeği bir kenarda tutarak, İmamoğlu'nun ve destekçilerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hikâyesine öykünmelerinin siyasi gerçeklikten kopuk olduğu ve kötü bir
PR çalışmasından öteye geçemediği görüşündeyim. Dahası, CHP'lileri hüsrana uğratacak bir söylem olduğunu düşünüyorum. Erdoğan'ın İBB başkanlığından cumhurbaşkanlığına yürümesi kendine özgü bir hikâyedir. Kimliği, kişiliği, siyasi çizgisi, mücadelesi ve dönemi mevcut siyasetçilerinin hiçbiriyle karşılaştırılamaz. Erdoğan, başarılı belediyecilik performansı ile 1990'ların siyasi-ekonomik krizlerinden ülkeyi çıkaracak siyasetçi arayışını birleştirdi. Ve en önemlisi karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan yoktu. Bunun ne demek olduğunu muhalefet Mayıs 2023 seçimlerinde bir kez daha tecrübe etti.
***
Son yirmi yılda CHP siyasi kültürünün derinlerine işleyen bir olgu var: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına lider adayı çıkarabilmek. İşte Baykal, Kılıçdaroğlu, İhsanoğlu ve İnce gibi denemelerden sonra İmamoğlu, 2019'da İBB başkanlığını kazanınca CHP çevrelerinde beklenen lider olduğu algısı üretildi. CHP'deki bu siyasi-psikolojik boşluğu İmamoğlu ile doldurma çabasını Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu birlikte boşa çıkardı. Malum
İyi Parti Genel Başkanı Akşener'in bütün gayretlerine rağmen Kılıçdaroğlu, İmamoğlu'nu değil kendisini muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı yaptı. CB yardımcısı adayı olmakla yetinmek zorunda kalan İmamoğlu, CHP genel başkanlığı yarışına da giremedi. Buna İmamoğlu'nun genel siyasete abartılı ilgisini ve 4.5 yıllık zayıf belediyecilik performansını eklediğinizde "rakibim Erdoğan" argümanı slogandan öteye geçemiyor. İmamoğlu ancak genel başkanlığı elinden alamadığı Kılıçdaroğlu ile kıyaslanabilir.
Neden mi? 2023 seçimlerini kaybeden Kılıçdaroğlu'na muhalif yazarların getirdiği eleştiri "Kazanmaya bu kadar yakın olan seçimi nasıl kaybedersin" şeklinde. Benzer şekilde İmamoğlu'na da "Bu kadar yıpranmış Kılıçdaroğlu'ndan CHP genel başkanlığını nasıl alamazsın" eleştirisi yapılabilir.
"Değişim" arayışını ertelemek, zamana oynayan Kılıçdaroğlu'nun taktiğiydi. Ve İmamoğlu bu taktik karşısında çaresiz kaldı.
***
Siyasi çıkış yapamayan İmamoğlu ilk seçildiği zamandaki popülaritesinde değil. CHP seçmeninde bile "beklenen lider" algısı çökmüş durumda. Parti içi çekişmeler ve gizli zoom toplantıları sık çıkılan tatillere, bozulan metrobüslere ve bitmeyen kavşak ve park düzenlemelerine eşlik ediyor. Bu değerlendirmeler elbette İmamoğlu'nun İBB'yi yeniden kazanma şansının olmadığını söylemiyor. İmamoğlu İstanbul'a hizmetin getireceği bir destek zeminine hitap etmiyor. İdeolojik kutuplaşma ve ittifak sistemine dayanarak kazanmak istiyor. İktidar, mevcut dağınıklığına rağmen muhalefetin büyükşehirlerde tek aday etrafında birleşme ihtimaline göre yerel seçimlere hazırlanmak durumunda. Sözün özü, İmamoğlu'nun Erdoğan'ın hikâyesine öykünmesi CHP'ye hayal kırıklığından başka bir şey getirmez.
Zira hayaller Erdoğan, gerçekler Kılıçdaroğlu...