Mayıs 2023 seçimlerinden sonra işi gücü bıraktık CHP'deki
"değişimi" konuşuyoruz. Tartışmayı CHP'liler ve özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu başlattı.
CHP çevrelerinde herkes Einstein'cı oldu. Meşhur
"aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek aptallıktır" cümlesini hatırlatıyorlar.
Hatta yüzde 48 oy almasını yeterli bulmayanlar Kılıçdaroğlu'nu neredeyse linç edecekler. Dahası, CHP seçmenindeki derin hayal kırıklığını ve öfkeyi Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na yöneltiyorlar.
"Her şeyi yeniden ele almalıyız" deseler de öncelikle genel başkan
değişimini kastediyorlar. Halbuki
Kılıçdaroğlu'nun CHP'de en fazla
"değişimi" getiren genel başkan
olduğunu umursamıyorlar.
"Muhalefetsiz Türkiye" argümanı ile arzı endam edenler
"ideoloji, kimlik ve politikalar" anlamında nasıl bir değişim olması gerektiğine dair doyurucu, sadra şifa olacak bir şeyler söylemiyor.
Kılıçdaroğlu'nun
"büyük bir hikâye" yazamadığını iddia edenlerin
de seçmenden yüzde 50 artı 1 alabilecek
tutarlı bir hikâyesi yok.
***
Türk demokrasisinin selameti için muhalefetin kapsamlı bir muhasebe yapması gerektiği görüşüne katılıyorum. Zira mevcut başarısızlık sadece bir seçim yenilgisi ve beş yıllık dönemin kaybı olarak görülemez.
Aslında CHP'liler için 16 seçim ve 26 yıllık bir dönemin kaybı söz konusu. Neresinde bakılırsa bakılsın "ağır bir yenilgi".
Ancak asıl soru ortada sahipsiz duruyor: CHP'de değişimin yönü ne olacak? "CHP kendi kimliğini ve gücünü ortaya koymalı" gibi muğlak cümleler yeterli bir cevap teşkil etmiyor.
Buna bağlı başka sorular geliyor akla. Kurucu ayarlara, yani eski Kemalist, laikçi kodlara dönülmesi durumunda CHP'nin daha fazla oy alacağı iddia edilebilir mi?
Kılıçdaroğlu'nun "partiyi sağcılaştırdı" denilerek eleştirilen değişimi CHP'ye 6'lı masa kurma ve "büyük bir koalisyon" toplayabilme alanı açmadı mı?
"Helalleşmeyi" bitirecek olası solcu-laikçi yönelim DEVA, SP, GP ve DP ile yeniden müttefik olmayı engellemez mi? İkinci tur seçimlerine giderken vurgulanan Türk milliyetçisi söylem HDP-YSP'yi uzaklaştıracak bir seçenek değil mi?
Yoksa değişmemek mi daha iyi?
İmamoğlu'nun hedeflediği gibi muğlak, içi boş bir popülist çerçeve mi bulunmalı?
Soruları çoğaltabiliriz. Bunların hepsi de CHP'deki değişimin yönünün belirsizliğine işaret ediyor. 2024 Mart yerel seçimlerinde seçmen, belediyecilik performansına bakacak ve CHP belediyeleri bu konuda hayli sorunlu. "Hayır gündemi ideoloji tartışmasına çeviririz" denilirse, iktidarın bunu daha iyi yapabildiğini mayıs seçimlerinde gördük.
***
CHP kendi çekirdek seçmeninin öfkesini çok boyutlu olarak analiz etmek durumunda. Bazı CHP'li yorumcular, AK Parti iktidarının ülkeyi "siyasal İslamcı devlete dönüştürdüğü ve yerel seçimler kaybedilirse daha kötü olacağı" veya "böyle giderse Türkiye Yüzyılı Cumhuriyet'in devamı olmayabilir" yönündeki argümanlarla bu seçmeni yeniden seferber etme amacında. Bunu yapmaları zor değil. Ancak bence CHP'nin değişim sancısının asıl sebebi, Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi dönüştürme hedefinin çekirdek seçmeni tarafından benimsenmemesi, yapılanların sadece tolere edilmesi.
Yeni bir genel başkanın işi daha kolay olmayacak. Dahası, çekirdek CHP seçmeni ile CHP'nin "ittifak" etrafında toparladığı farklı seçmen grupları arasında ciddi dünya görüşü ve kimlik çelişkileri var. Ve seçim yenilgisi sonrası ortalık tümüyle karmakarışık. Kılıçdaroğlu ilk tur seçimlerinde kurduğu "parçalı da olsa ortak söylemi" ikinci tur kampanyasında aşırı milliyetçi argümanlarla dağıttı. Şimdi CHP, istikameti ve çerçevesi belli olmayan bir değişim anaforunda. Bu anafora Einsten'ın sözlerinin şifa olmayacağını da ben söyleyeyim.