Mayıs seçimlerine doğru giderken Batı medyası "muhalefeti birleştirerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan kurtulma" kampanyasını başlattı.
Son aylarda benzer Türkiye ve Erdoğan karşıtı yazılar ABD ve Avrupa medyasında artış gösterse de İngiliz The Economist dergisi 21-27 Ocak tarihli Türkiye özel sayısı ile öne çıktı.
Dergi ülkemizin "topyekün diktatörlüğe dönüşme eşiğinde" olduğunu ileri sürerek ABD Başkanı Biden başta olmak üzere Batılı liderleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a demokrasi konusunda "uyarıda bulunmaya" çağırdı.
İlginçtir, aynı derginin 15-21 Nisan 2017 tarihli kapağı da "Türkiye'nin diktatörlüğe kayışı" başlığını taşıyordu.
Tam da Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş için yapılan 16 Nisan 2017 Referandumu öncesinde….
***
Son yıllarda Batı medyasındaki "yeni Türkiye" gerçekliğini anlamak istemeyen, üstenci, dışlayıcı ve önyargılı yorumlar bıktırdı.
Bazen ilgili ülkelerin dar çıkarlarından bazen de Türkiye karşıtı lobilerin söylemlerinden beslenen bu yorumların seçim dönemlerinde zirveye çıkması da şaşırtıcı olmuyor.
Washington, Brüksel ve Berlin'deki bazı medya ve düşünce kuruluşları istihbarat-iletişim operasyonlarına hizmet edecek şekilde "Erdoğan'ın kaybetmesi için ne yapmalı" temasıyla analiz görünümlü propaganda metinleri basmaktan çekinmiyor.
ABD'nin eski Güvenlik danışmanlarından Bolton'un Wall Street Journal'da çıkan yazısı bunların en açık sözlü olanıydı.
Bolton, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tekrar seçilmesi durumunda Türkiye'nin NATO'dan atılacağını söyleyerek muhalefete açık destek verme önerisinde bulundu.
Bu arada, "rekabetçi otoriterlik" argümanı ile yabancı dillerde yazılmış akademik makalelerin sefaleti ise Oryantalizm literatürüne rahmet okutacak ölçekte seyrediyor.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirerek Türkiye'nin güçlenmesini engellemek isteyen propaganda yazıları Batı medyasında eksik olmayacak.
Terörle mücadelede bile Türkiye aleyhtarı yerde olan Batı medyasının kampanyalarının Türk seçmeninde beka kaygılarını tetikleyeceği ve Batı karşıtı duyguları güçlendireceği açık.
PKK ve FETÖ ile Yunanistan'ın maksimalist taleplerine Batı'nın verdiği destek Türk seçmeni için ortak bir tepki alanı.
Türkiye'nin savunma ve enerji alanlarındaki inisiyatiflerine/başarılarına gösterilen hasmane yaklaşım da gözden kaçmıyor.
İşte böylesi bir ortamda içte ve dışta "en önemli seçim" olarak görülen Mayıs 2023 seçimlerine Batı'nın The Economist ve Bolton gibi yaklaşması Cumhur İttifakının argümanlarını besleyecektir.
***
2023 seçimleri için "eşikteki Türkiye" tanımlaması hem iktidar hem de muhalefetin kullandığı ortak bir durum değerlendirmesine karşılık geliyor.
Ayrışma ülkemizin neyin eşiğinde olduğuna dair.
İktidar daha güçlü Türkiye idealini anlatıyor, muhalefetin gelmesi ihtimalini kaos ve düşüş olarak niteliyor.
Muhalefet ise "son seçim" diyebilecek kadar Batı medyasının "diktatörlük" suçlaması ile benzer argümanları kullanıyor.
Ancak Batı medyasının "Erdoğan'dan nasıl kurtuluruz?" kampanyası muhalefeti dış güçlerle aynı yerde olma eleştirisine açık hale getiriyor.
Ayrıca, Batı'nın Türkiye karşıtı politikalarından kaynaklanan "beka" kaygıları ile uluslararası sistemdeki kaos ve belirsizlikten gelen endişeler iktidar lehine olacak şekilde birleşiyor.
***
Bu sebeple Batılı liderlerin seçim döneminde muhalefet lehine olacak şekilde açıktan bir tutum alıp almayacakları kritik bir konu.
Yine, Washington'ın Yunanistan'a F-35'leri verirken Türkiye'ye F-16 satışını ne sonuca bağlayacağı önem arz ediyor.
F-16'ların İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine bağlanması ya da bu hususta Ankara'ya baskı yapma çabasına girilmesi ciddi bir hata olur.
ABD ile olumlu gündemin neredeyse ticaretin artırılması ve F-16 satışına indirgendiği ve AB'ye üyelik meselesinin uzun süreli tıkanıklığı hatırlanırsa önümüzdeki aylarda Türkiye-Batı ilişkileri hassas bir süreçten geçecek.
İlişkilerin seyrinde Washington ve Brüksel'in ne yaptığı kadar ne yapmadığının da belirleyiciliği olacak.
Seçimlere dış müdahale Türk seçmenini en fazla rahatsız edecek konudur.
Batı başkentlerinin "uyarı" ve "baskı" gibi açıktan müdahalesi büyük tepki alır.
Ülkemizdeki seçimleri dolaylı yollarla etkilemeye yönelik fon akışları, sosyal medya manipülasyonları ve sivil toplum görünümlü faaliyetlerin hız kesmesi ise beklenmemeli.