Sisi ile tokalaşma
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mevkidaşı Sisi ile tokalaşmasına muhalefetin reaksiyonu şaşırtmadı. Türkiye'nin Mısır ile normalleşmesi gerektiğini söyleyenler bu defa Rabia'yı ve darbeci suçlamasını hatırlattı. 'Ne değişti, bu kadar neden bekledik?' diye sordular. Ya da tokalaşmayı "Arap Baharı'ndaki mağlubiyeti kabul ederek bölgesel ağırlık iddiasını kaybetmek" olarak değerlendirdiler. Elbette Erdoğan'ın "Siyasette küslük olmaz" tavrını göstermesi Türkiye'nin çıkarları gereğidir. Aslında bugün Mısır ile normalleşmeyi desteklemeyen pek fazla çevre yok. Müslüman Kardeşler dahi bunun kendilerini daha rahatlatacağı görüşünde. Diğer ülkelerle yürütülen normalleşme sürecinde olduğu gibi Mısır ile ilişkilerin toparlanması da küresel ve bölgesel değişikliklerin tarafları yeni politikalara yöneltmesi ile alakalı. Arap Baharı sonrası bölgemiz ikinci bir değişimden geçiyor. Halkların taleplerini bastıran statükocular ya darbe ya iç savaş ya da kaos ürettiler. Türkiye de Arap Baharı'nın kışa çevrilmesinden olumsuz etkilendi. 2013 Gezi olayları ile başlayan türbülans 15 Temmuz 2016 gecesi Türk milletinin direniş destanı ile başka bir aşamaya geçti. Yani Türkiye'yi sınırlandırmak isteyen bu statükocu güçler hedeflerine ulaşamadılar.Biden yönetiminin Afganistan'dan çekilmesi ve daha sonra Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile bölgemizde yepyeni bir jeopolitik dönüşüm şekilleniyor. Böylesi bir ortamda sadece Türkiye değil BAE, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır da normalleşme ihtiyacı hissetti. Erdoğan, Sisi ile tokalaşarak sembolik bir engeli ortadan kaldırdı. Yoksa istihbarat ve dışişleri diplomasisi Türkiye ve Mısır arasındaki normalleşmeyi ilerletmek için bir süre daha uğraşacaklar. Ankara ve Kahire, Libya, Etiyopya ve Cezayir gibi konularda farklı politikalara sahip. Her normalleşme süreci kendi şartlarına göre ilerliyor.
***
Türkiye, mevcut normalleşme politikası ile üç şeyi yapıyor. İlki, Yunanistan'ın Körfez ülkelerini ve İsrail'i Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye karşı bir araya getirme hamlesini boşa düşürüyor. Bu da hem Türkiye'nin birlikte çalıştığı aktörleri (Azerbaycan, Katar, Libya) güçlendiriyor hem de Ankara ile çalışmaya istekli aktörleri (İtalya) çoğaltıyor. İkincisi, BAE ve Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin değişen güvenlik hesaplarını göz önünde bulundurarak Türkiye, savunma sanayisi kapasitesini ve aktif diplomasisini ortak menfaat alanı olarak harekete geçiriyor. Üçüncüsü, Ukrayna krizinde üstlendiği arabulucu rolü ile küresel düzlemde bir ağırlık oluşturuyor. Son altı yılda aktive ettiği sert gücünü (askeri varlığını) diplomasinin gücü ile birleştirerek yeni bir profil sergiliyor. Böylece Türkiye, orta büyüklükteki güçlerin diplomasiyi şekillendirebileceği bir uluslararası ortamın varlığına ve bunun nasıl yapılabileceğinin örnekliğine işaret ediyor.Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)