Hırçın ve pişkin
Bu ifadelerin bu aralar Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un ruh halini çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Malum, dün Mısır'daki İklim Zirvesi öncesi gençlerle konuşmasında Macron ülkesine Afrika'da yöneltilen "sömürgeci" eleştirilerini karşılayayım derken Çin, Rusya ve Türkiye'yi "sömürgeci ve emperyalist" olmakla eleştirdi. "Çinliler, Ruslar, Türkler, Afrika'da Fransızlardan veya diğerlerinden daha iyisini mi yapıyor? Bizden 10 kat daha beterini yapıyorlar" dedi. Önce Macron'un hırçınlığına, sonra pişkinliğine bakalım. İkinci defa cumhurbaşkanı seçilen Macron'un kariyer hırsı Avrupa'nın lideri olmak yönünde. Ancak Merkel'in Alman şansölyeliğini bırakmasından sonra fırsat yakaladığını düşünen Macron çabalarından sonuç alamadı.
Önce Başkan Biden, Macron'u hayal kırıklığına uğrattı. ABD, Avustralya ve İngiltere arasındaki güvenlik ve savunma anlaşması olan AUKUS ile Fransa'nın Avustralya ile imzaladığı 90 milyar dolarlık bir savunma ihalesi iptal edildi. Sonra Yunanistan ile işbirliği içinde Doğu Akdeniz'de kendini gösteren Macron'u Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç kez payladı. Daha sonra Rusya'nın Ukrayna'yı işgali üzerine Putin ile görüşen Macron o uzun masadaki görüntüsüyle diplomasi iddiasında yutkunmak zorunda kaldı. Halbuki aynı dönemde Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sık görüşerek tahıl koridoru ve esir takasıyla kimi muhatap aldığını Macron dahil liderlere gösterdi.
***
Bunlar da yetmezmiş gibi Almanya'nın yeni şansölyesi Scholz, Avrupa'nın savunması ve enerji sorunu konularında bağımsız bir politika izliyor. Ukrayna Savaşı'ndan Alman ekonomisinin birinci derecede etkilendiği hatırlanırsa Scholz'un Macron'u pek dikkate almaması anlaşılıyor. Son aylarda Fransız-Alman ortak toplantıları iptal edildiği gibi, Scholz, Macron'a bilgi vermeden 200 milyar euroluk enerji yardım paketi açıkladı. Fransız-Alman Tiger helikopteri üzerindeki çalışmayı durdurdu ve ortak donanma devriyelerini iptal etti.
Yine Fransa'nın katılımı olmaksızın 13 NATO üyesi ülkeyle ortak bir hava ve füze savunma kalkanı için anlaşma imzaladı. Scholz'un Macron'a son hamlesi geçen haftaki Çin seyahati oldu. Macron'un birlikte seyahat teklifine rağmen Scholz, Alman iş insan heyeti ile gitmeyi tercih etti. Bütün bunlar Macron'un AB'ye liderlik yapma hayalinin suya düşmesi demek. Scholz, Alman dış politikasına yeni bir rota çiziyor. ABD, Britanya ve Fransa'dan farklı ve daha otonom bir Çin (ve belki Rusya) politikası izlemenin peşinde.
***
Macron'un pişkinliğine gelince, bu elbette Fransa'nın sömürgeci geçmişi ile hesaplaşamaması ile ilgili. Dünya siyasetinde etkisizleşmesine paralel bir söylemle Afrika'daki önemli aktörleri suçluyor. Bu yeni de değil. 26 Ağustos 2022'deki Cezayir ziyaretinde Çin, Rusya ve Türkiye'yi benzer şekilde sömürgecilik ve Fransız düşmanlığı ile suçlamıştı. Bu arada Macron, Ekim 2021'de Cezayir'deki Fransız ve Türk geçmişini kıyaslaması sebebiyle Cezayir Cumhurbaşkanlığı tarafından haşlanmıştı: "Macron'un yorumları, (1830-1962 yılları arasında) Fransız sömürgeciliğine karşı yiğit direnişle kendilerini feda eden 5 milyon 630 bin şehidin anısına kabul edilemez bir hakarettir." Türkiye'ye ilişkin Cezayir'den aldığı cevap ise "Türkler, siyasi karşılık beklemeden Cezayir'de 5 milyar dolar yatırım yaptı. Bu ilişkiden rahatsız olanlar, onlar da gelsin ve burada yatırım yapsınlar" oldu. Bu cevap aslında tüm Afrika'daki Türk varlığına ilişkin kıta ülkelerinin hissiyatını temsil ediyor. Dahası, Ekim 2021'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Angola-Togo-Nijerya seyahatinde Afrikalı liderlerden atıfla gazetecilere aktardığı şu cümle Türkiye'nin Afrika açılımının bütün diğer ülkelerden nasıl ayrıştığını anlatıyor: "Sizin (Erdoğan'ın) buraya gelişleriniz artık Batı'nın Afrika ile olan ilişkilerini de derdest ediyor."
Derdest etmek deyimi, Batılı ülkelerin sömürgeci geçmişinin kötülüklerini ve hâlâ bu yaklaşımdan ayrılmadıklarını vurguluyor. Yine Türkiye, Afrika'da "birlikte kazanma ve birlikte yol yürüme" politikası ile Fransa dahil Batı ülkeleri, Çin ve Rusya'nın kıta ile kurduğu ilişkilere alternatif bir yaklaşım sergiliyor. Ezcümle Macron'unki hırçınlık ve pişkinlik...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)