Bugün Ankara Arena'da Cumhurbaşkanı Erdoğan, merakla beklenen
"Türkiye Yüzyılı vizyonunu" açıklıyor. Önceki gün Erdoğan'ın sosyal medya hesabından yayımlanan videonun konusu ve altındaki metin bugünkü vizyon belgesi hakkında önemli ipuçları barındırıyordu. Mustafa Kemal Atatürk'ün isteğiyle harekete geçen Türk savunma sanayiinin öncü isimlerinden Şakir Zümre'nin yarım kalan hikâyesini anlatan film
"Ülkemizin ve medeniyetimizin kazanımları üzerinde yükselteceğimiz Türkiye Yüzyılı vizyonu ile asırlık hamleler hayata geçecek, hayallerimiz inşallah bir bir gerçek olacak" cümlesiyle sunulmuştu. Bu kısa film, Türk modernleşmesini süreklilik içerisinde okuyan ancak Erdoğan dönemindeki devrimci atılımları öne çıkaran bir çerçeveye işaret ediyor. Cumhuriyetin kurucusunun hayallerinin AK Parti'nin yirmi yıllık iktidar döneminde gerçekleştiğini anlatıyor. Savunma sanayiinden dış politikaya, eğitimden teknolojiye birçok alanda
"yükselen Türkiye'nin hikâyesini" ve
"yeni büyük atılımların lideri Erdoğan'ı" sunan yeni örneklerin AK Parti'nin seçim kampanyasında yer alması şaşırtıcı olmaz. Böylece Atatürk-Erdoğan hattı çizilir.
***
"Kapsayıcı-kuşatıcı" bir dille farklı kesimleriyle tüm Türkiye'yi gelen yüzyılın şekillendirilmesi için yeni hamlelere davet edecek vizyon belgesinin
"umuda ve birlikte yapmaya" odaklanması bekleniyor. Cumhuriyet, demokrasi, medeniyetimiz, yerli-milli değerlerimize dayanma, iç ve dış vesayetle mücadele, bağımsızlık ve etkin küresel aktör olma gibi temaları bir araya getirecek bu vizyonun açıklanmasına muhalif gazetecilerin de çağrılması, Türkiye Yüzyılı söylemine uygun bir davranış oldu. Erdoğan'ın seçim kampanyasına erken ve hızlıca başlaması, muhalefet üzerinde bir psikolojik üstünlük kurmasıyla sonuçlanmıştı. Alevi açılımı ve başörtüsüne anayasal düzenleme ile siyaset alanını genişleten Erdoğan şimdi de
"Türkiye Yüzyılı" ile kampanyasının söylem çerçevesini belirlemede ön aldı. Bu iddialı ve kapsayıcı söylemin karşısına 6'lı masanın bileşenlerinin ne koyabileceği bundan sonraki tartışma konusu olacak.
Cumhurbaşkanı adayı konusunda geç kalan muhalefet temel politika ve vizyon belirlemede de yavaş kalıyor. Şimdiye kadar CHP tarafından seslendirilen
"Cumhuriyetin ikinci yüzyılı" kavramlaştırması bir dönemlendirme tespitinden öteye geçmiyor, yani bir iddiayı içermiyor.
"Cumhuriyet" temasının CHP'nin seçim söylemlerinde merkezi yerde olması sürpriz olmaz. Ancak Kılıçdaroğlu'nun bazen kullandığı
"helalleşme" ve
"yeniden inşa" vurguları ise henüz çok muğlak ve diğer muhalefet partilerinin onayını alabilir mi belli değil. Dahası, İyi Parti ve HDP'nin
"nasıl bir yeniden inşada" anlaşabileceği ise tümüyle belirsiz. Seçimlere yedi ay kala kampanyalar şekillenirken Cumhuriyeti sahiplenmenin ortak olacağı anlaşılıyor. Ancak Türkiye Yüzyılı'nda yükselişin yeni atılımları ile
"yeniden inşa" mı yarışacak göreceğiz. Her halükârda
"hangi Cumhuriyet" tartışmasının yaşanacağını tahmin edebiliriz.
AKŞENER VE BABACAN'IN NAFİLE ŞİKAYETLERİ
6'lı masadaki CHP belirleyiciliği ve CHP medyasının diğer partiler üzerindeki
"mahalle baskısı" Akşener ve Babacan'ı rahatsız ediyor. Önce Akşener,
"CHP'yi destekleyen ve onu tanzim etmeye çalışanların şımarıklığından" şikâyet etti. Sonra Babacan aynı çevrelere
"Herkes aklını başını alsın, kimse rüya görmesin. Bu iş ya beraber olacak ya hiç olmayacak" çıkışında bulundu. 6'lı masa içeride genel başkanların, dışarıda destekçilerinin oynadığı satranç tahtasına döndü. Muhalefet adaylık manevraları, noter değiliz polemikleri ve yorumcuların karşılıklı
"Biz olmadan kazanamazsınız" uyarıları ile boğuşuyor. Bence Akşener ve Babacan'ın CHP dayatmaları karşısında alanları hayli dar. Masadan kalkmak bu saatten sonra lince uğramak demek. Aslında Akşener cumhurbaşkanı adaylığı ihtimalini erkenden kenara koymakla hata etti. Partisinin oy alma potansiyelini zayıflattı. CHP çevrelerinin bugün şikâyet ettiği baskılarını da hafifletmeye yetmedi. HDP'nin
"Biz oy vermeseydik..." aşağılamaları da cabası. Babacan ise geçiş sürecine odaklanmakla masada ağırlığı olduğunu sanıyor. Bu tavrı CHP'nin dayatmalarını engellemeye yetmiyor.