2023 seçim kampanyalarında Kürt oylar üzerinde ciddi bir rekabet olacağı anlaşılıyor. Bu rekabet şimdiden açılım söylemlerini başlattı ise de bunun somut ve kapsamlı politika önerilerine dönüşüp dönüşmeyeceği henüz belli değil. 6'lı masa ile HDP'yi bir arada tutmak isteyenler
"helalleşme" ve
"Kürt açılımını" birlikte zikrederek muhalefeti ve CHP'yi cesaretlendiriyorsa da muhalefetin bu yola girmesinin iktidara ciddi bir alan açacağı ortada. Soyut bir tartışmanın HDP'yi tatmin etmeyeceği açık. Yine HDP'nin Pankürdist milliyetçiliğinin talepleri de 6'lı masayı dağıtabilecek radikallikte.
Son
"açılım" tartışmasını, 2013'te başlayan
"çözüm sürecinin" başarısızlığa uğramasında önemli sorumluluğu olan ve halen cezaevinde bulunan Demirtaş'ın başlatması da hayli ilginç. Demirtaş'ın
"İğneyi kendimize batıralım" ve
"Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız" demesi kendisi ve partisi açısından anlaşılabilir. 6'lı masanın HDP'yi doğrudan muhatap alarak marjinallikten kurtarmasını istiyorlar. Böylece kapatma davasında daha fazla destek bulabilecekler ve muhalefetin 2023 seçimlerini kazanması durumunda iktidarı paylaşan aktör haline gelebilecekler. Demirtaş'ın çağrısı, bazı liberal çevrelerde de heyecan uyandırdı. HDP'nin son kongresinde liberal isimlere danışma kurulunda yer vermesini de hatırlatarak "Türkiye açılımı" tartışmasına giriştiler. Demirtaş'ın "siyaset ve şiddetin bir arada olmayacağını bildiğini" söylemesini ve "Türkiye'nin bütünlüğü içinde çözüm arama" önerisini vurgulayarak bu çağrıyı "fırsat" olarak nitelediler.
***
"Liberal stratejik aklın" bu tür süslü laflara olan zaafını ve uslanmaz romantizmini biliyoruz. Siyaset, söylem yarıştırmak değil. Türkiye'nin çok boyutlu Kürt sorununun liberal romantizm ile çözülemeyeceğini dünyadaki birçok etnik milliyetçilik örneğinden biliyoruz artık.
2009 ve 2013 açılım süreçlerini HDP'li aktörlerin sabote ettiğini hatırlatmaya gerek var mı? Suriye'nin kuzeyinde "Rojova devrimi" adı altında Türkiye'yi şiddete boğan HDP çizgisinin PKK terörüne "terör" diyemediğini unuttuk mu?
2014'te sokağa çağıranları ve 2015'te Güneydoğu ilçelerimizde çukur terörüne destek verenleri hafızamızdan sildik mi? Ya da o dönemde bazı sol aydınların "şiddetin özgürleştirici" yanına methiye düzdüğünü hatırlamıyor muyuz?
Kürt sorununa ilişkin reformlarıyla sessiz devrim gerçekleştiren ve iki çözüm denemesi yapan AK Parti iktidarı sırasında hatasını ikrar bile etmemiş aktörlerin yarım ağız "Türkiye açılımı" laflarına kanılır mı? Diyarbakır annelerinin feryadı ile bile yüzleşemeyen HDP'nin PKK terörü ile arasına mesafe koyması mümkün mü? ABD'nin PKK-YPG'yi desteklediği bir ortamda, Suriye ve Irak'ta PKK varlığı devam ederken HDP çizgisi birkaç liberal ismi danışma kuruluna kattı diye Pankürdizm'den vazgeçeceğini mi düşünmeliyiz?
***
Bu sorulardaki negatif ton, Türkiye'deki Kürt milliyetçilerinin dönüşmesini arzu etmediğim anlamına gelmiyor. Ancak mevcut
HDP'nin "barış" ve "açılım" diyerek kurduğu cümlelerin sadece üzerlerindeki baskıyı hafifletmek ve marjinallikten kurtulma amacı taşıdığını gözden kaçıramayız. HDP'nin geçtiğimiz yıllardaki Türkiye karşıtı performansını birkaç liberalin romantik hayalleri ile geçiştiremeyiz. Muhalefetin "açılım" adı altında HDP üzerindeki demokratik baskıyı hafifletmesi Türk siyaseti için hata olur. Seçimlere giderken 6'lı masanın HDP'nin taleplerini tatmin edebilecek kapsamlı bir Kürt açılımı yapmasını pek olası görmüyorum. Bunu denemeleri Cumhur İttifakı'na siyaset ve söylem alanında yeni imkânlar sağlar. Hatırlatmak faydalı olabilir. 6'lı masanın karşısında Kürt sorununu çözmek için bütün fırsatları denemiş ve yirmi yıldır iktidarda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan var.