Türk dış politikasını anlamak için ipuçları
***
Erdoğan, yirmi yıldır uluslararası sistemin gidişatını çok aktif şekilde izleyen ve güç boşluklarını öncesinde sezerek inisiyatif alan bir lider. Dört ABD başkanı ve isimlerini sıralamanın zor olacağı çok sayıda farklı Avrupa siyasetçisi ile müzakere yapma tecrübesine sahip. Yine Erdoğan, Putin ile müstesna bir ilişki yürütüyor. Malum, Türkiye son yıllarda Rusya ile menfaatlerinin ters düştüğü birçok alanda yüzleşiyor. Suriye, Libya, Karabağ ve Ukrayna ilk akla gelenler. Ancak lider diplomasisiyle enerji başta olmak üzere birçok alanda işbirliği de yapabiliyor. Bu müstesna ilişkiyi Batı başkentleri anlamakta zorlanıyor. Kimi zaman Erdoğan-Putin ilişkisini Batı ittifakının aleyhine olmakla eleştiriyorlar. Kimi zaman da Ukrayna krizinde olduğu gibi, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkinin Avrupa'nın güvenliği için önemini vurguluyorlar. Türkiye bu noktaya kolay gelmedi.Arap isyanlarının, Suriye ve Irak iç savaşlarının, ABD'nin hatalı Suriye tercihlerinin, AB'nin içe kapanmasının, Rusya'nın Ortadoğu'da artan varlığının ve statükocu Körfez ülkelerinin bölgesel dizayn çabalarının olumsuz tesirleriyle yüzleşerek kapasite geliştirdi. Bu kapasite insani yardımlardan ticarete, savunma sanayiinden güvenlik işbirliklerine kadar uzanıyor. Yani Erdoğan uluslararası arenada şov yapmıyor. Yirmi yıllık tecrübeyi Türkiye'nin milli çıkarları için seferber ediyor. Ukrayna Savaşı sonrasında Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisi için Türkiye eskisinden daha değerli. Avrupalı siyasetçilerin takıntılarını bir kenara bırakarak yeni Türkiye gerçekliğiyle çalışmaları akıllıca olur.
***
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, bu gerçekliği kaçıran siyasetçilere bir örnek. Son yıllarda Türkiye'nin gerginlik yaşadığı İsrail, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de izole edebileceğini düşündü. Fransa ve ABD ile geliştirdiği yeni savunma ilişkisi üzerinden Batı ittifakı içerisinde Türkiye'yi baskılayabileceğini sandı. Ankara, normalleşme politikasıyla bu çabaları boşa çıkardı. Ukrayna Savaşı da Türkiye'nin Batı için stratejik önemini yeniden öne çıkardı. Ancak Miçotakis'in asıl hatası işte bu noktada gösterdiği telaşla başladı. Önce Erdoğan'ın kendisine uzattığı normalleşme elini sıktı ve ikili ilişkilere üçüncü tarafları sokmamakta anlaştı. Sonra Washington'a giderek Türkiye'ye F-16'ların verilmemesi için uğraşarak Erdoğan'ın haklı tepkisini çekti. Türkiye ve Yunanistan'ın seçimlere gittiği bir dönemde aradaki gerginliği yönetmek kolay olmayacak.***
Son bir ipucu da Türkiye ile normalleşme yürüten ülkelerin tecrübe ettiği realiteyle ilgili. Türkiye, dostluğu ve hasımlığıyla gerçek etki oluşturan bir güç. Gerginliği de işbirliğini de sahici bir düzlemde yürütüyor. İhtiyaç duyulan dönemde Ankara elinden gelen imkânı seferber ediyor. Körfez ülkeleri, 2017 Katar ablukası sırasında Ankara'nın Doha'ya nasıl sahip çıktığını gördüler. Aynı etki, 2019 ve 2020'de Libya'da tekrar etti. Ve 2020'deki 2. Karabağ Savaşı'nda Türkiye'nin Azerbaycan'a desteği bu etkinin zirvesi oldu. Normalleştiğimiz ülkeler için bu örnekler Türkiye'nin dostluğunun ne kadar etkili ve değerli olduğunu gösteriyor.Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)