Muhalefetin karmaşası büyüyor
***
CHP içi kaynama, İP ve DEVA'ya manevra alanı açıyor. Akşener liberal- muhafazakâr oylara ulaşımını güçlendirmek için milliyetçi teşkilatlanmayı merkez sağa çekmeye çalışıyor. Babacan da 6'lı masadan partisini ayrıştıracak söylemleri öne çıkarıyor. Parti logosu ile seçime gireceğini söyledikten sonra "Ülkemizin bizden başka çıkışı yok", "6 genel başkanın başka şeyler söylemesi vatandaşta güven oluşturmaz" ve "2002-2015 yılları arasında iyi şeyler yaptık. O dönem ekonominin başında ben vardım" söylemlerinde bulundu. CHP söylemine kilitlenmiş bir siyasetle DEVA ve GP, AK Parti'ye oy verenlere ulaşamayacağının farkında. Babacan ve Davutoğlu'nun görev aldıkları dönemleri savunamaz halde kalmaları bir tür siyasi intihar olur. "AK Parti'nin hangi dönemi iyiydi" tartışmasını yapmaları kaçınılmaz. Babacan son çıkışları ile sadece ekonomi alanındaki iddiasını ortaya koymadı. Kılıçdaroğlu ve diğer muhalefet partisi genel başkanlarından farklı olarak devlet tecrübesine sahip olduğu iddiasını dile getirdi. Davutoğlu da dışişleri bakanlığı ve başbakanlığı dönemi için benzer şeyleri söyleyebilir. Ancak bu yeni yaklaşımları 6'lı masa açısından daha fazla karmaşa demek. DEVA ve İP arasında ekonomi alanında "Bu konuyu ben bilirim" çekişmesi yaşanıyor. Babacan için özelleştirme, Davutoğlu için Suriye ve sığınmacılar kritik konular. Bu alanlarda AK Parti iktidarına tümden karşı olan CHP ve diğerlerini ikna edemezler. 6'lı masa muhalefet için giderek "sahip çıkılan, sorgulanan, uyarı ve mesaj gönderilen" bir yere dönüşüyor.EN SORUNLU ELEŞTİRİ HANGİSİ?
CHP, İP ve HDP sürekli olarak AK Parti iktidarının yirmi yıllık icraatını eleştiriyor. Dış politikadaki normalleşme çabası da bu eleştirilerden nasibini alıyor. "Neden şu ülkelerle sorunluyuz?" diye soran bu partiler şimdi "Bu nasıl tutarsızlık" diyorlar. "İlişkileri toparlamayı sizin değil bizim iktidara gelerek yapmamız gerekirdi" kıvamındaki bu mızmızlanmalar müzmin muhalefet hastalığının belirtisi. Ancak muhalefet içerisinde bir kesim var ki onların eleştirileri bana daha sorunlu görünüyor. Eskiden AK Parti'ye, şimdi DEVA ve GP'ye akıl veren bazı yorumcuların iktidarın normalleşme politikasını "ilkesizlikle" eleştirmesinden bahsediyorum.
***
Bu çevreler Arap isyanları sonrası AK Parti için bölgenin gerçekliğini okurken yanıldılar. Şimdi CHP ve İP ile aynı dili kullanarak iktidarı eleştirirken aynı hatayı tekrarlıyorlar. Siyasetin doğasını fazlaca "liberal varsayımlarla" değerlendirme hatasındalar. Türkiye, Mursi'yi deviren darbeye karşı çıkarken de Kaşıkçı cinayetinde sorumluların yargılanmasını isterken de ilkesel davrandı. Hiçbir şanlı şöhretli Batı ülkesinin yapmadığını yaptı. Fransa ve Almanya'nın darbecilere kırmızı halı serdiğini hatırlamak lazım. Ancak bu ilkeli tavır reel şartları göz ardı edemez. İkili ilişkilerdeki uzun süreli gerginlikler halklar arasındaki ilişkileri soğutuyor. Türkiye halkların iradesine saygı duyulmasını istedi, bunun için darbecileri eleştirdi ancak hiçbir zaman ülkelerin içişlerine karışan, demokrasi havarisi bir politika yürütmedi. Bugün CHP söylemleriyle AK Parti'yi eleştiren DEVA ve GP, 2011-2015 arasında iktidarın Suriye dahil Ortadoğu dış politikalarının oluşmasına katkı vermişlerdi, önemli sorumlulukları vardı. Ancak CHP'ye karşı kendi dönemlerindeki politikaları savunabilme cesareti bile gösteremiyorlar.Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)