Muhalefetin çetin bir gündemi var. Yeni seçim yasasından sonra hem muhalefet partileri hem de akıl verenleri hummalı şekilde senaryoları çalışıyorlar ve nasıl bir ittifak yapısı oluşturulmalı üzerine kafa yoruyorlar. Kimin ortak aday olabileceği polemiklerinin inip çıkan borsasında geçiş dönemi ve ortak bir siyasi program üzerine arayışlar var. Uyarılar peş peşe geliyor. Hayat pahalılığı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a desteği azaltmıyor. İttifak siyaseti tek başına seçimi kazandırmaz. Uluslararası gelişmeler (Ukrayna krizi dahil) Cumhur İttifakı'nın lehine. Bütün bu uyarılarla dolu gündemin zor sorusu "ekonomik sorunlara rağmen 6'lı masanın neden heyecan oluşturmadığı." Yani "mayanın" neden tutmadığı.
Aktör bazlı düşünen bir kısım yorumcu, Erdoğan'ın karşısına çıktığında heyecan verecek isim arayışında. Daha yapısal düşünen yorumcular ise ısrarla "kimlik siyasetinin sorunlarına" vurgu yapıyor. Yani Türkiye'deki kutuplaşmanın ve kimlik siyasetinin Cumhur İttifakı'nın avantajına olduğu ve bu yüzden masanın HDP'yi de dahil edecek şekilde toparlanamadığı argümanını kullanıyorlar. Bir süredir kutuplaşma ortamının muhalefetin avantajına çalıştığı görüşündeyim. CHP ve HDP'nin kemikleşen seçmen grubunun kimlik siyasetinden beslendiğini görmemek mümkün mü? Peki, kimlik siyaseti denilerek hangi seçmen gruplarının tavırlarında değişim hedefleniyor. Öncelikle bugün AK Parti'ye oy vereceğim diyenler, geçmişte oy verdiği halde bugün kararsız olanlar ve CHP'nin dışlayıcı laikçi söylemlerini ve eylemlerini hatırlayan muhafazakârlar (dindar Kürtler dahil). Buna ek olarak HDP'nin PKK terörü ile arasına mesafe koymamasını sorun edinenler, milliyetçi duruş sergileyen seçmen grupları ve merkez sağın AK Parti dışındaki kısmı.
***
6'lı masanın "güçlendirilmiş parlamenter sistem" ve "soyut demokrasi" ortak paydasının seçmene heyecan ve güven vermek için yeterli olmadığının herkes farkında. Masa destekçileri de karşıtları da bu tespitte birleşiyor. İktidar çevrelerinde 6'lı masanın dağılacağı yönünde yorumlar görüyorum. Bu görüşe katılmıyorum. Bir partinin bile o yuvarlak masadan kalkması "İşte bakın birlikte yapamadılar, ülkeyi nasıl yönetecekler" eleştirisini getireceği için genel başkanlar bunun olmaması için elinden geleni yapacaktır. Hatta her parti kendi adayını çıkarmak zorunda kalsa bile masayı olası ikinci tur seçimleri için bile canlı tutmak isteyeceklerdir. Nitekim, Ergenekon davasına dair Babacan'ın söyledikleri ve eski AK Partililer hakkında Uysal'ın ifadeleri, Kılıçdaroğlu'nun gayretleri ile toparlandı. 2023 seçimlerine kadar bu masada kriz eksik olmayacak ve hepsini aşmak için çabalayacaklar. Bu yüzden asıl mesele masanın dağılıp dağılmadığı değil, siyasi rüzgâr oluşturacak ölçüde derli toplu olup olmadığı. Yani masanın seçmene çekici bir program menüsü ve Erdoğan ile yarışabilecek profilde bir aday sunması gerekiyor. Kılıçdaroğlu ve Babacan'ın açıklamalarına göre bu aday "parlamenter sistem" ve "geçiş süreci mutabakatını" imzalamalı, "altı lider gerçek kabine" formülünü kabul ederek onlar tarafından yönlendirilmeyi kabul etmeli. Kâğıt üstünde iyi gibi görünen bu hesapların masa başı mühendisliği olduğu çok açık.
***
6'lı masanın siyasi aklını oluşturan CHP, DEVA ve GP bu tür mühendislik çalışmaları ile yuvarlak masayı her ay toplayabilir. CHP şimdiden 8 senaryo oluşturmuş, diğer partilerin de parlak fikirleri vardır. Ancak masanın kurulması için kullanılan Erdoğan karşıtlığı daha fazlası için imkân tanımıyor. Hadi, 6 farklı partinin kendi kimliğini bir kenara bırakarak renksiz, kimliksiz bir ortak programda birleştiklerini varsayalım. Yani Suriyeliler, milli kimlik, dış politika ve bazı ekonomi konularında farklılıklarını bir kenara koyarak ortak bir vizyon sunduklarını düşünelim. Dünyanın meydan okumalarına ve Türkiye'nin kritik sorunlarına bu şekilde "heyecan verecek" cevaplar bulabilirler mi? Masa bu şekilde derlenip toparlansa ne olur? Sol entelektüellerin tavsiyeleriyle CHP'nin sahici olmayan kapsayıcılığı ile DEVA ve GP'nin siyasi aklını birleştirirseniz masayı ayakta tutmak mümkün. Siyasi heyecanı yakalamak için çok başka şeyler lazım.