Cumhur İttifakı'nın Meclis'e sunduğu seçim yasası teklifine muhalefetin verdiği tepkiler hazırlıksız yakalanma emareleri gösteriyor. Parti yetkilileri
"siyasal mühendislik" eleştirisi ile başlayıp
"Ne yaparsanız yapın kaybedeceksiniz" tonuna büründü. İttifak sistemini rasyonelleştirme amacı güden teklife muhalif yorumculardan da uzun vadede siyasi hayatımıza nasıl etki edeceğine dair yeterli değerlendirme gelmedi. Teklifte
"cinlik" bulanlar ile
"Ne yaparsanız yapın kaybedeceksiniz" tepkisini zararlı görenler öne çıktı. Bu dağınıklığın sebebi, seçime 15 ay kala ittifakların yapısını etkileyecek bir teklifin muhalefet cenahındaki karmaşık ilişki ve hesapları daha da karmaşıklaştıracağı gerçeğidir.
***
Millet İttifakı'nı genişletmek için harekete geçen akıl artık çok daha sofistike mühendislik çabalarına ihtiyaç duyuyor. Her ay buluşma kararı alan 6'lı masanın önünde uzlaşılması gereken dosya sayısı arttı. Zaten güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi kamuoyunda yeterli bir ilgi görmemişti. Temel sebebi kamuoyunun muhalefetten önce 2023 seçimleri için uzlaştıkları başkanlık modelini beklemesiydi. Halbuki 6 parti en az iki seçim ve bir referandumu kazanarak uygulayabilecekleri parlamenter sistem önerisi ile geldi. Ve bu siyasi fikirleri ile hırslarını bir arada tutmanın çok zor olduğu bloğun yine ciddi bir mühendislik harikası ortak cumhurbaşkanı adayına ihtiyacı vardı. Nitekim yasa teklifinin geldiği günlerde CHP ve İP genel başkanları arasındaki ortak bir cumhurbaşkanı adayı profili üzerindeki tartışma devam ediyordu. Kılıçdaroğlu ile Akşener arasında devlet tecrübesi olan birisi mi yoksa isimsiz
(düşük profilli) bir aday mı olsun çekişmesi vardı. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın etkin diplomasi çabasına kaydı.
***
İktidarın dikkatli ve dengeli Ukrayna politikası kamuoyundan destek alırken muhalefetten de ciddi bir eleştiri görmüyor. Akşener, ilk başta
"yaptırım vaktidir" diyerek Türkiye'nin Batı yanında Rusya'ya karşı konumlanmasını istediyse de daha sonra bu pozisyonun kendisini terse düşürdüğünü fark etti. İP'in sorunlu tepkisinin arkasında Ukrayna savaşı da Erdoğan'a yarayacak kaygısı var. Erdoğan ise dış politika alanındaki üstünlüğünü yeniden konuşturdu. Savaşın, yaptırımların, mültecilerin ve belirsizliklerin konuşulduğu bir uluslararası ortamda Türkiye'yi taşıyabilen lider olma profilini yeniden sergiledi. Bu profil, 2023 seçimlerine giderken Cumhur İttifakı'nın en büyük avantajı durumunda.
***
Güçlendirilmiş parlamenter sistem şemsiyesi altında toplanmaya çalışan muhalefet ise şimdi çözemediği
"nasıl bir aday" sorununa ek bir soru ile yüzleşiyor:
Nasıl bir ittifak? Bu sorunun cevabı Cumhur İttifakı açısında net:
Ortak bir vizyona dayalı stratejik ittifak olmalı.
Yeni teklif yasalaşırsa muhalefeti ciddi bir sınama bekliyor. Ya çok tartışacakları ve sık bozuşacakları mühendislik formülleri üretecekler ya da Cumhur İttifakı gibi stratejik bir ittifak kararı alma cesareti gösterecekler. Buna bağlı olarak da kendi cumhurbaşkanı aday(lar)ının profilini belirleyecekler. 2018'de getirilen ittifak sistemini muhalefet o dönemde çok eleştirmişti ancak ittifaklar bir araya gelmelerini de kolaylaştırmıştı. Bu teklifle yapılan rasyonelleştirme, muhalefeti seçim pazarlıklarının ötesine geçmeye, stratejik bir ittifak oluşturmaya yöneltiyor. Buna uygun da bir cumhurbaşkanı adayını bulmaya zorluyor. Unutmayalım, muhalefet cenahında bir tür popülizm kaynağı haline gelen Erdoğan karşıtlığı pozitif bir siyasetin malzemesi değil ve artık muhalefete oy getirmiyor. Muhalefet dış politika-iç siyasetekonomi denkleminde Türkiye'yi 2023 sonrasına taşıyabilecek bir program ve aday(lar)la gelirse uzun vadede ittifak sisteminin rasyonelleşmesine katkı sağlar.