Türkiye, Rusya'nın Ukrayna işgalinin bitmesi için yoğun bir mekik diplomasisi yürütüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Şubat ile 17 Mart arasında 35 liderle yaptığı 38 görüşme aslında savaş öncesindeki barış gayretinin devamı. Ankara, Ukrayna savaşında üzerinde çok durulması gereken, kendine özgü bir politika izliyor ve bunu mümkün kılan Erdoğan'ın ısrarcı lider diplomasisi.
Malum Türkiye, savaşan iki tarafla da güven oluşturan bir ilişkiye sahip. Boğazları savaş gemilerine kapatması hem her iki taraf hem de dünya kamuoyu açısından olumlu karşılandı. Ankara bir yandan da Rus işgalini kınıyor ve Ukrayna'nın bağımsızlığına/toprak bütünlüğüne destek veriyor. Nitekim Ukraynalı yetkililer Ankara'nın insani, siyasi, diplomatik ve diğer yardımlarından dolayı hayli müteşekkirler. Ve Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya'nın yanında garantör olmasını istiyorlar. Diğer yandan Rusya'ya yönelik ağır yaptırımlara katılmayan Ankara, Moskova ile sıkı temas kurarak diplomasi ile sonuç alınmasına çabalıyor.
***
Ankara'nın haklıya hakkını veren ancak birkaç tarafı birden koruyan bu aktif diplomasisi arabuluculuk rolü üstlenme imkânını güçlendiriyor. Moskova, İsrail'i daha çok tercih eder görünüyorsa da Kiev açısından Türkiye hem arabulucu hem de barış sonrası garantör rolünde olabilecek bir yerde. Ağır ekonomik yaptırımların bunalttığı Moskova, önümüzdeki haftalarda diplomasiden sonuç almak isteyebilir. Zira Batı ve Rusya arasında yeni soğuk savaş havası giderek yerleşiyor. ABD Başkanı Biden, Putin'i
"savaş suçlusu" olarak niteledi ve Ukrayna'ya yeni silah
yardımlarına (800 milyon dolarlık) imza attı.
Yine Biden, Çin Devlet Başkanı Cinping'e Rusya'ya destek vermemesi uyarısında bulunuyor. Putin'in bu savaşı bitirmek için ihtiyaç duyacağı
onurlu çıkış sadece diplomasi ile mümkün. Müzakerelerin son geldiği yerde Kırım ve Donbass'ın statüsü kritik önemde. Putin'in (Afganistan örneği gibi) Ukrayna savaşını uzatması Batı'ya Rusya'yı büyük güç statüsünden düşürecek ölçüde kararlı bir sınırlandırma politikasını uygulama şansı verir.
***
Uzun süreceği anlaşılan Batı-Rusya kapışmasında Türkiye'nin stratejik önemi yeniden fark ediliyor. Washington ve Avrupa başkentlerinde Türkiye algısı olumlu yönde değişiyor. Bu değişimin zaman içerisinde önemli stratejik yansımaları olacak. Ancak Türkiye'nin güçlenen konumu sadece krizlerin merkezinde yer alması, yani coğrafyasıyla ilgili değil. Son yıllarda yürütülen aktif dış politikanın ürünü. Hem Suriye, Libya ve Karabağ'da gösterilen sert gücün yansıması, hem de normalleşme politikası ile sergilenen işbirliği ve diplomasi arayışının sonucu. Birçok ülkenin
Türkiye'nin SİHA'larına ilgi duyması, bu yeni rolün sadece bir göstergesi. Rus işgali, Avrupa'nın Rus enerjisine bağımlılıktan kurtulmak için Türkiye'ye yönelmesi (TANAP ve Doğu Akdeniz) ile kalmıyor. Ankara'yı Avrupa'nın güvenliği için kritik bir yere yerleştiriyor. Bunu en iyi şimdilerde Erdoğan'ın daha sık görüştüğü Doğu Avrupa ülkeleri derinden hissediyor. Almanya ve Fransa ikilisinin buna uyum sağlaması için ellerinden geleni yapacakları anlaşılıyor.
EMİNE ERDOĞAN'IN UKRAYNALI ANNELERE VE KADINLARA VERDİĞİ DESTEK
Cumhurbaşkanımızın eşi
Emine Erdoğan Hanımefendi, Türkiye'nin
yoğun diplomasisine Ukraynalı annelerin
ve kadınların feryadına tercüman olarak
destek veriyor. Hanımefendinin Ukrayna
Cumhurbaşkanı'nın eşi Olena ve Ukrayna
halkına hitaben 3 Mart 2022 tarihli video
mesajında söyledikleri, birçok Batılı lider
eşinin göstermediği bir hassasiyete karşılık
geliyor. "İnsanlığın geldiği noktada son
derece yorgun olduğunu" belirten Emine
Erdoğan, ülkelerin çatışmayla değil diplomasiyle
sorunları çözmesi gerektiğini vurguladı
ve tüm dünyayı
"savaşa hayır, barışa evet" demeye davet etti. Bu çabasını 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü konuşmasında da
sürdürerek Ukrayna'da kadınların ve çocukların
yaşadığı drama dikkat çekti. Emine
Erdoğan,
Antalya Diplomasi Forumu'nda
evlatlarını çatışmalarda kaybeden Ukraynalı
annelerin yakarışlarına ve vatanını terk etmek
zorunda kalanların kederine odaklandı. Ukrayna halkına Cumhurbaşkanı eşi düzeyinde verilen bu desteğin diplomasi dünyasına çok anlamlı, kadınca bir müdahale olduğu ve Türkiye'nin çabalarını da diğer başkentlerden olumlu yönde farklılaştırdığı görüşündeyim.