Rus işgalinin seyri ve Ankara’nın pozisyonu
***
Uzmanlar üç haftalık sürenin kritik olduğuna dikkat çekerek savaşın daha da çirkinleşmesinden endişe ediyor. Kiev'in düşmesi durumunda "sürgünde hükümet" dahil alternatif senaryolar gündemde. Ukrayna'nın bölünmesi ya da Batı destekli uzun bir iç savaşa sürüklenmesi ihtimallerinin ikisi de en kötü senaryolar. Yine nükleer kartı şimdiden çeken Putin'in savaşı Doğu Avrupa'ya taşıması tam bir kâbus senaryosu olur. Ukrayna, ne yazık ki, giderek Avrupa'nın Suriye'si veya Afganistan'ı olma yolunda. Komşu ülkelere geçen Ukraynalı mülteci sayısı 2 milyona yaklaştı.ABD ve AB'den gelen silah yardımları ve gönüllü savaşçılar devam ediyor. Savaşın daha büyük bir yıkıma sebebiyet vermemesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile bir saatlik görüşme yaptı. Erdoğan, acil genel ateşkes ve insani yardım koridorlarının açılması çağrısında bulundu. Lider diplomasisinin uzantısı olarak Rus ve Ukraynalı dışişleri bakanları Lavrov ve Kuleba, Türk mevkidaşları Çavuşoğlu ile önümüzdeki perşembe Antalya'da bir araya gelecekler.
***
ABD ve AB'nin beklenenden ağır bulunan yaptırımları ve sert söylemleri sebebiyle Rusya ve Ukrayna arasında Erdoğan'ın tabiriyle "barışın yolunu açabilme" imkânı olan çok ülke yok. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Putin ile görüşme yapmasına rağmen Fransa'nın arabuluculuk noktasında olmadığı açık. Çin, Hindistan, İsrail ve Türkiye'nin isimleri öne çıkıyor. Savaşan iki liderin güvenebileceği isim, Ukrayna krizinin başından itibaren ısrarla arabuluculuk öneren Erdoğan olabilir. Bu savaştan etkilenen ülkelerden birisi olarak Türkiye hem Rusya hem de Ukrayna'yı kaybetmek istemiyor.Ankara'nın tavrı net. Rus askerlerinin çekilmesini istiyor ve Ukrayna'nın bağımsızlığını/ toprak bütünlüğünü destekliyor. Ukrayna ile savunma sanayisindeki işbirliğinin devamı olarak SİHA vermeye devam ediyor. Boğazları savaşan iki tarafa da kapattı. Ancak Rusya'ya yönelik büyük izolasyona "yaptırımlar ve Putin'i şeytanlaştırma" ayaklarında katılmıyor. Bunun yerine Moskova ve Kiev ile aynı anda güven ilişkisi kurabilen konumda kalmak istiyor. Bu pozisyonun krizden çıkış için bütün taraflar (Rusya, Ukrayna, NATO, ABD ve AB) açısından değerli olduğu açık.
Muhalefetin Rusya'ya yaptırımların peşine takılma önerisi realiteden kopuk. CHP ve İP'in Putin üzerinden Erdoğan'ı eleştirmeleri ve oligark benzetmeleri yapmaları ise tam bir ucuz popülizm örneği. Batı başkentleri Rus işgali sebebiyle Türkiye'nin stratejik önemini yeniden hatırlarken muhalefetin bu denli sığ yorumlara hapsolması üzücü. Büyük güç rekabetinin yeni bir jeopolitik kırılmaya uğradığı günlerde muhalefetin dünyadaki değişimi anlamaktan uzak olması temel bir sorunumuz.
İktidar, Ukrayna krizini dinamik şekilde ele alıyor. Amaç, Türkiye'yi savaşın etkilerinden mümkün olduğu ölçüde korumak ve barışın yolunu açabilecek bir politikaya katkı verebilmek. İlginçtir, bu aşamada Türkiye'nin pozisyonunu Ukrayna, Rusya ve Batı ittifakı içerideki muhalefetten daha iyi anlıyor. Krizin seyrine bağlı olarak Ankara elbette yeni kararlar almak durumunda kalabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)