Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dört ayda ikinci Afrika seyahati çerçevesinde Senegal'deyiz. İlk durak, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin (KDC) başkenti Kinşasa'ydı. Sahraaltı Afrika'nın en büyük yüzölçümüne (2.34 milyon kilometrekare) sahip Kongo Demokratik Cumhuriyeti 90 milyon nüfusu ile kalkınma, altyapı ve şehirleşme alanlarında ciddi yatırımlara ihtiyaç duyan bir ülke. Halen Belçika ve Fransa'nın önemli bir etkisinin olduğu Kinşasa'da Erdoğan, KDC Cumhurbaşkanı Tshisekedi'nin huzurunda askeri çerçeve ve savunma sanayii işbirliği anlaşmalarına ek olarak otoyol, demiryolu hattı, finans merkezi, altyapı ve Kongo nehir ulaşımı üzerine mutabakat zabıtları imzalandı.
İkinci durak Erdoğan'ın önceki Afrika seyahatlerinde de sık uğradığı (5. kez) Dakar'dı. Pazartesi, Erdoğan önce Senegal İş Forumu'na katıldı, sonra iki ülke arasında 6 anlaşma imzalandı. Bugün Türkiye'nin Dakar Büyükelçiliği yeni Kançılarya binasının ve Türk işadamlarının inşa ettiği Senegal olimpik stadyumunun açılışı var. Yarın Erdoğan, seyahatin üçüncü durağı olan Gine Bissau'ya giden ilk Türk devlet başkanı olacak. Bu ziyaret yakın zamanda darbe teşebbüsüne uğrayan Cumhurbaşkanı Embalo'ya demokratik bir destek mahiyetinde. Üç ülkeye yapılan seyahat Erdoğan'ın tabiriyle "3. Türkiye-Afrika Zirvesi'nde alınan kararlarınsahada takibi" amacına matuftu. Erdoğan'ın yoğun Afrika mesaisi Türk işadamlarının Afrika'daki yatırımlarını (1700 proje ile) 78 milyar dolara ulaştırdı.
YENİ AFRİKA VİZYONU GERÇEKLEŞİYOR
Kuşkusuz Erdoğan, Türk dış politikasında birçok kritik dönüşüme imza atan bir lider. 19 yıllık iktidarında Türkiye'nin otonomisi ve milli çıkarları için gerektiğinde gerilimleri göze aldı, gerektiğinde yeni açılımlarla kazanımları pekiştirdi. Son dönemde BAE, İsrail, Ermenistan, Suudi Arabistan ve Mısır ile normalleşme arayışı politikası medyada öne çıkıyor. Halbuki Erdoğan'ın Afrika ülkelerine yönelik mesaisi ve gerçekleştirdiği vizyonu bir devrim niteliğinde. Afrika'da en çok ülkeyi ziyaret eden lider olarak Erdoğan, kıtada "kazankazanilkesi" ile öne çıkarıyor.
Erdoğan, uluslararası sisteme getirdiği eleştirilerle halkların beğenisini kazanırken Avrupa'nın kıtadaki sömürgeci mirasına da meydan okuyor. "İhya ve inşa" amacıyla adil bir ilişki kurmanın örnekliğini temsil ediyor. Bu ilişki ticaret ve altyapı yatırımlarından savunma sanayisi ve askeri işbirliğine kadar çok katmanlı bir düzlemde yürüyor. Elbette Çin'in Afrika'daki büyük yatırımları, Rusya'nın Wagner türü yapılarla kazandığı nüfuz, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin sömürgeci dönemden gelen kapasiteleri biliniyor. Bu sıkı rekabette söylemi ve iş tutma tarzıyla Türkiye kendine farklı bir alan açıyor.
Ankara'nın kıtada gösterdiği yoğun mesai Avrupa başkentlerini rekabetten ziyade işbirliğine yönlendirebilir. Türkiye'nin Afrika derinliği giderek ticaret hacmini geliştirmekten öteye geçiyor ve büyük güçlerle ilişkilerini etkileyecek stratejik bir alana dönüşüyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.