ABD ve NATO, Ukrayna krizinde geri adım atmadı. NATO'nun açık kapı politikasına sahip çıkarak "Ukrayna'nın hiçbir zaman NATOüyesi yapılmaması" yönündeki Rus talebini reddetti. Kamuoyuna açıklanmayan Amerikan yazılı cevabında önerilen "diplomatikçözümün" tam olarak ne olduğu ve Rusya'nın tepkisinin mahiyeti merak konusu.
Kremlin Sözcüsü Peskov, cevabın Rusya'nın temel güvenlik endişelerini hesap etmediğini ancak ABD ile diyaloğun devam edeceğini söyledi. Kremlin, Rusya ve Batı arasındaki gerilimi Soğuk Savaş dönemine benzetmekte de beis görmüyor. Bir kez daha top, Rus lider Putin'in sahasında.
2021 baharında olduğu gibi gerilimi düşürecek mi, yoksa Donbas'taki ayrılıkçılar üzerinden gerilimi yeni bir safhaya taşıyacak mı?
Ya da "Küba ve Venezuela hamlesi"tehdidini gerçekleştirerek Soğuk Savaş dönemigibi büyük-uzun vadeli bir gerilimi tercihedecek mi?
ABD ve NATO ile Rusya arasındaki yazışma trafiği devam ederken dün Kremlin Sözcüsü Peskov, Putin'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davetini kabul ettiği, Kovid durumu ve programı uygun olduğunda Türkiye'ye geleceği açıklamasını yaptı.
Kuşkusuz Putin'in Ankara ziyareti çok boyutlu düzlemde enerji ve savunmadanSuriye'ye kadar ikili ve bölgesel ilişkileriiçerecek.
Ancak Erdoğan'ın şubat başında Ukrayna'ya gideceği ve Putin ileZelenski'yi bir araya getirme fikrini birkaç kez seslendirdiği hatırlandığında "Acabamevcut krizde Türkiye devreye mi giriyor?" sorusu akıllara geldi.
TÜRKİYE NE ZAMAN DEVREYE GİRER?
Putin için Ukrayna krizinin öncelikle ABD ve NATO ile büyük pazarlık meselesi olduğunu biliyoruz. Bu yüzden Putin, mevcut gerilimi bir süre daha devam ettirmekte fayda görürse Erdoğan ile Ukrayna krizini kapalı kapılar ardında konuşmayı tercih edebilir. Ancak Zelenski ile Türkiye'de bir araya gelmeyi ise ABD ile yürüttüğü diplomasinin seyrine göre kabul edebilir.
Kriz yönetimi açısından bakıldığında başta Putin'in eli daha güçlü görünüyordu. Ancak Moskova'nın maksimalist taleplerini ABD ve Avrupa'nın kabul etmesi de mümkün değildi. Nitekim Biden yönetimi mevcutkrizle ABD'nin küresel liderlik iddiasınıntest edildiğinin farkında.
Doğalgazda Rusya'ya bağımlılığı sebebiyle Almanya orta yolcu bir tavır alıyorsa da Batı ittifakı Rusya'yı yatıştırma yolunu seçmek istemiyor.
Bir yandan en ağır ekonomik yaptırım tehditleri yapılıyor, diğer yandan Ukrayna'ya silah yardımı devam ediyor.
Zaman geçtikçe NATO içerisinde konsolidasyon artıyor. Ukrayna işgale direnme konusunda kararlı. Baltık ülkeleri ve Doğu Avrupa da "Rus tehdidinden" daha fazla ürker konumda. Donbas'taki ayrılıkçıları zaten destekleyen Rusya'nın "küçük işgal" yoluyla elde edecekleri ile bunun sonucunda kaybedeceklerine dair iyi bir hesap yapması gerekiyor.
Erdoğan da ısrarla Putin'e bunu hatırlatıyor: "Rusya'nın Ukrayna'ya silahlıbir saldırı ve işgal yoluna gitmeyeceğinitemenni ediyorum. Zira böylebir adım ne Rusya için ne de bölgemiziçin akılcı bir hareket olamaz...Rusya'yı dinlemeye ve varsa makulgüvenlik kaygılarını gidermeye yönelikanlamlı bir diyaloğa da ihtiyaçolduğu anlaşılıyor. Rusya'ya da bazıtaleplerinin niye kabul edilemezolduğunu anlatmamız lazım ve buyönde de bir diyaloğun NATO'nunRusya tarafından daha iyi anlaşılmasınıveya anlatılmasını sağlayacağınainanıyorum."
BATI İLE RUSYA ARASINDA KALMAK MI?
Erdoğan'ın lider diplomasisi Rusya'nın hem güvenlik kaygılarını giderme hem de taleplerinin kabul edilemezliğini gösterme amacı taşıyor. NATO girişiminin başarılı olmasını dileyen Erdoğan, çarşamba akşamı NTV yayınında Türkiye'nin krizdeki pozisyonunu daha da netleştirdi: "Türkiye, NATO müttefiki olmanınyükümlülüklerini bugüne kadar olduğugibi bundan sonra da yerine getirmeyedevam edecektir."
NATO üyesi Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna ile aynı anda iyi ilişkiler içerisinde olmasını bu kriz ortamında "ciddi birrisk" olarak görenler var. Ben aksi görüşteyim. Kanaatimce, Ukrayna krizinin seyri yakın bir dönemde Türkiye'nin diplomatik çabalarını önemli hale getiren bir noktaya gelebilir. Yakında gerçekleşecek Erdoğan'ın Ukrayna ve Putin'in Ankara ziyaretlerini bu şekilde görmekte fayda var.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.