Adaylık arayışında kızışan ‘nefis’ imtihanı
Hatırlayalım, Kılıçdaroğlu, "nefsine hâkim olma" tabirini Millet İttifakı'nın "düşük profilli cumhurbaşkanı" seçmede birleşmesi için öne çıkarmıştı. Akşener'in gündeme getirdiği İmamoğlu ve Yavaş'ın adaylık ihtimalini bir süre gerileten Kılıçdaroğlu, daha sonra kendi adaylık ihtimalini güçlendirdi. Sanki daha önce seslendirdiği "Parti genel başkanları aday olmasın" cümlesini tümüyle unuttu. Halbuki İP ve SP liderleri Akşener ve Karamollaoğlu'nun Kııçdaroğlu'nun adaylığına sıcak bakmadığı ortada. Muhalefetin aday peşrevleri bitmek bilmiyor. Bu aşamadan sonra gündem belirlemekten ziyade ciddi bir zafiyete işaret ediyor. İddiasız bir cumhurbaşkanı adayını seçimin son düzlüğünde seçmene kabul ettirmek hiç de kolay olmayacak. Seçmen, parti genel başkanlıklarının olası ortak adaya vasiliklerine prim vermez. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısında liderlik iddiasında olacak yüksek profilde bir ismi bekler. Bu arada Deva ve Gelecek partilerinin muhalefetin aday tartışmasında marjinal rolde oldukları şikâyet etmelerinden belli. Bir TV programında Babacan, "geçiş süreci tanımlanmadan adayın kim olacağını konuşmanın çok yanlış olacağını, bugün konuşulan her şeyin 6 ay sonra boşa çıkabileceğini" söyledi. Halbuki erken seçim tartışması nasıl muhalefetin iktidara karşı gündemi elinde tutma çabası ise, aday tartışması da artık muhalefet içi rekabet mahiyeti taşıyor. Kılıçdaroğlu'nun, kopardığı bütün gürültüye, sert-popülist söylemlere ve ben odaklı "yapacağım edeceğim" açıklamalarına rağmen ortak cumhurbaşkanı adayı olma fikrini dayat(a)mama ihtimali hâlâ yüksek. Seçim yaklaştığında içerideki ve dışarıdaki dostları ile yeni bir isim üzerinde anlaşabilir. Partisinde liderliğini pekiştirdiği gibi geri çekilmesini de "nefsine hâkim olmanın örneği" söylemi ile pazarlayabilir. Aslında Kılıçdaroğlu, muhalefete karşı kazan-kazan oyununda. Havayı oluşturabilirse "Nefsine hâkim aday benim, beni seçin" diyebilir. Oluşturamazsa kolaylıkla "Bakın nefsime hâkimim, aday olmuyorum" diyebilir.
KILIÇDAROĞLU, NEDEN SÜREKLİ 'BEN' HAVASINDA?
Aday gibi davranmasının partisine yaradığını görüyor. Böylece CHP ve İP arasında muhalefetin birinci partisi olma rekabetinde elini güçlendiriyor. Zira siyasi profilini yükseltmesinin CHP'nin İP ile rekabetinde benzer seçmen gruplarında konsolide edici etki oluşturduğunu biliyor. Yine Akşener'in cumhurbaşkanı adayı olmadığı yönündeki açıklamasının bu anlamda elini zayıflattığı söylenebilir. Elbette Akşener, adaylık ihtimalini tümüyle sıfırlamadı. Adayın kim olamayacağını belirlemede hâlâ asıl güç Akşener'in elinde. Muhalefetin aday tartışmasında asıl etkisizleşen partiler Saadet, Deva ve Gelecek. Kılıçdaroğlu'nun estirdiği CHP ve diğerleri havası, bu partileri daha da zayıf konuma sürüklüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiride CHP'nin dilini takip etme konumunda kalan bu partiler aday tartışmasında da muhalefetin küçük parçası olmaktan öteye geçemiyorlar. Ezcümle, muhalefetin üç zaafında (aday tartışması, programsızlık ve popülizm) toparlanma hali görünmüyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)