Parti siyasetinde karşılıklı ittifak hamleleri hız kesmiyor.
CHP'nin tezkereye 'Hayır' deme tercihiyle HDP'ye yakınlaşması, İYİ Parti'nin "HDP ile aynı ittifakta olmayız" açıklaması, Saadet Partisi'nin Cumhur İttifakı'na katılmama kararı, yüzde 50 artı 1 tartışması, muhalefetin ortak aday arayışındaki "kimolur, kim olmaz" polemikleri ve Kılıçdaroğlu'nun helalleşme söylemi...
Siyasetteki bu hareketliliği artık kanıksadık. Muhalefetin yerel seçimlerden sonra sürekli erken seçim istemesinin ve 2023'te kazanacağına dair ümitlerinin artmasının güncel siyaseti çok konuşulur hale getirdiği malumumuz.
Son aylarda hayat pahalılığı ve kur sorunlarının muhalefeti daha fazla heveslendirdiği de aşikâr. Ancak bol taktiğin ve polemiğin olduğu muhalefet cenahında politika ve program önerisi aynı zenginlikte değil. CHP'nin ne dönüşme iddiasının bir adı ne de ülkeyi 2023'e taşıma iddiasının bir sloganı var.
PROGRAMSIZLIK KÜÇÜKBİR SORUN DEĞİL
Helalleşme kavramı bile muhafazakâr kesimden alınma. Kılıçdaroğlu'nun çıkışı, şimdiden "Biz hesaplaşmak istiyoruz" itirazı ile kendi cephesinde yarı yarıya reddedildi. Önde gelen CHP'lilerden benzer helalleşme açıklamalarını hiç duymuyoruz. Aksine Kılıçdaroğlu'nun muhafazakâr-dindar seçmene zeytin dalı uzattığı günlerde CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, bir TV yayınında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "diktatör" diyerek Türkiye'nin seçimlerde "ikinci kurtuluşsavaşını kazanacağını" söyledi: "Birinci kurtuluş savaşınıemperyalistlere ve onların içeridekiişbirlikçilerine karşı yaptık.Mustafa Kemal Atatürk'ünönderliğinde. Bir Kemal busavaşı yaptı. Şimdi başka birKemal de devlete çöreklenenharamilerden ve Allah ile aldatanlardandevleti kurtarmak içinbir savaş veriyor. Gelin bu savaşınbir neferi olun." Bu "savaş" söylemi ile Kılıçdaroğlu'nun "Fayhatlarını ortadan kaldırmak istiyorum" açıklaması arasındaki zıtlığı kamuoyunun fark etmemesi mümkün mü?
Muhalefetin en büyük sorunu, 6 farklı partinin ortak bir vizyon/program önerisinde birleşememesi. CHP ve İP'e "Daha kapsamlı davranınve bütün toplumsal kesimlerikuşatın" önerisinde bulunanlar yönetilemez bir ittifakı savunduklarının farkında değiller galiba. Ya da seçmenin "Ertesi gün ne olacak?" sorusunu çok önemsediğini atlıyorlar.
İktidara yapılan eleştirilerin muhalefetin karnesine yazılmadığı ve muhalefetin ekonomik sorunları çözme konusunda güven oluşturamadığı anketlere yansıyor.
Her türbülansta erken seçim isteyen muhalefet aday adaylarını konuşmak ve bazı açılım önerileri ile gündemi meşgul etmekten ileri gittiğini söyleyemeyiz. Muhalefetin temsilcileri umut doğuracak, güvenilir, tutarlı ve istikrar sağlayacak bir liderlik sunmuyor. Popülist vaatlerden öteye geçen pozitif bir kalkınma, büyüme ve iktidar iddiasının program haline gelmesi de söz konusu değil.
Muhalefetin adı ve içeriği olan ortak bir vizyon çerçevesi yok.
Şu noktanın vurgulanmasında fayda görüyorum. Muhalefet sürekli bir kampanya havasında gitse de iktidar henüz seçim maratonuna başlamadı. İktidar bu zamana kadar yirmi yıllık icraatına ve ülkeye getirdiği dönüşüme dayandı.
2023 seçimlerine giderken iktidarın da önümüzdeki yeni yüzyıl için her kesimde umudu tazeleyen bir hareketliliğe, siyasi dile ve yepyeni programlara ihtiyacı olduğu ortada. AK Parti geçtiğimiz on dokuz yıl boyunca mücadele ile reformu birleştiren bir dönüşüm siyaseti uyguladı. Kendisi ile hesaplaşamayan CHP'nin dönüşüm iddiası AK Parti ile kıyaslandığında hayli zayıf kalıyor. Ülkeyi ve kendisini dönüştürmenin zengin tecrübesine sahip olan AK Parti'nin "Haydi toparlanın" moduna girmesinin çok fark oluşturacağı görüşündeyim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.