10 büyükelçi krizinden alınması gereken dersler
10 büyükelçinin Türkiye'nin içişlerine ve egemenlik haklarına karışan 18 Ekim tarihli açıklamasına Cumhurbaşkanı Erdoğan rest çekmişti.
"Ya Türkiye'yi anlayacaklar ya da terk edecekler" (istenmeyen adam ilan edilecekler) tavrını koymuştu.
10 ülkenin büyükelçilikleri dün "Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine riayet etmeyi teyit eder" açıklamalarıyla geri adım attı.
Bu geri adım, Cumhurbaşkanlığı kaynakları tarafından olumlu karşılandı.
Kavala davası üzerinden AİHM'in kararlarının uygulanması konusunda Türk yargısına müdahale eden ortak açıklama, Türk kamuoyunda yaygın bir tepki oluşturmuştu.
Aynı başkentlerin AİHM'in Batı Trakya Türklerinin örgütlenmesi konusundaki kararı hakkında aynı tavrı Yunanistan'a göstermediği tespiti öne çıkmıştı.
ABD Büyükelçiliği'nin tekrardan inisiyatif alarak 41. maddeye "riayet etmeyi" vurgulaması, hem Türkiye-Batı ilişkileri hem de bu ayın sonunda Roma'da Erdoğan-Biden görüşmesi açısından olumlu bir geri adım oldu.
Ancak 2023 seçimlerine giderken Türkiye'nin ABD ve Avrupa ile ilişkileri açısından bu krizden çıkarılması gereken kritik dersler var.
Elbette taraflara zarar verecek benzer gerilimlerin yeniden yaşanmaması için...
KAMPANYALAR TUTMAZ
Türkiye'nin çıkarları konusunda otonom kararlar almasından rahatsız olan bazı Batı başkentleri, ülkemizin yeni gerçekliğini anlamak zorundalar.
Bildirilerle Türkiye'yi "tedip etme" girişimleri çalışmaz.
Türk milleti, egemenliğini ve çıkarlarını korumada kararlıdır.
Müttefiklik ya da uluslararası örgütlerdeki birliktelik, birtakım ülkelere Ankara'ya dayatmada bulunma hakkı vermiyor.
Hele hele aynı ülkelerin, terör örgütleri PKKYPG ve FETÖ'ye verdiği destek ortadayken Türkiye'nin bu tür küstah tavırlara sessiz kalması beklenmemeli.
Büyük güçler rekabetinin yoğunlaştığı dünyada önemli aktörlerinden birisi olarak öne çıkan Türkiye'nin iç siyaseti, kendi demokratik dinamikleri ile belirlenir.
Diğer demokrasiler gibi dış müdahalelere kapalıdır.
Dahası, önümüzdeki seçim sürecinde Ankara, bazı Batı başkentlerinin Türkiye'nin egemenliğine dair olası operasyonel faaliyetlerine karşı çok hassas olacak ve gerekirse sert tepki verecek.
Zira 10 büyükelçinin organize açıklaması, gri liste ve Halkbank davasının görülme kararı birlikte ele alındığında Batı cenahından Türkiye'ye yönelik bir kampanya yürütüldüğü havası oluştu.
Bu havanın bürokratlara tehdit savuran muhalefetin "Dostlarımızla birlikte iktidar olacağız" siyasetini de zora sokacağı açıktır.
Sert bir rekabetin daha şimdiden gerçekleştiği Türk parti siyasetine Batı başkentlerinin müdahil olması, tüm Türkiye'yi rahatsız eden bir olgudur.
CHP'lilerin "dostça" bulduğu demode "demokrasi promosyonu" edalı bildiri Türk halkında öfke uyandırmıştır.
NAFİLE ÇABA
Ne yazık ki Batı başkentlerinde Türkiye karşıtı bitmek bilmeyen bir kampanya var.
Kimi çevreler, "Erdoğan yönetimindeki Türkiye ile çalışmayalım, bekleyelim" propagandası yapıyorlar.
Bunlar, ne Merkel'in göçmenler ve ticaret konusunda Erdoğan ile i birliğinden memnundular, ne de Biden yönetiminin Afganistan krizinde birlikte çalışmasından hoşnuttular.
Erdoğan iktidardan gidene kadar Ankara'nın sürekli baskı altında tutulmasını istiyorlar.
Bu yaklaşım, Türkiye-Batı ilişkililerine onulmaz zararlar vermekle kalmıyor, Erdoğan'ın yaklaşık yirmi yıllık yönetiminde Türkiye'nin ne kadar dönüştüğünü gözden kaçırıyor.
Ülkemizin etrafındaki bölgenin krizleri otonom olmayı, etkin ve aktif bir dış politika yürütmeyi mecbur kılıyor.
Bakmayın muhalefetin "Bugün ne işimiz var orada?" sorularına. Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz konularında ülkemizin milli çıkarlarından hangi siyasetçi geri adım atabilir?
Erdoğan'ın siyaseti, Türkiye'nin milli çıkarlarını tahkim etmede yeni yüksek standartlar oluşturdu.
Bunu aşağı düşürmek siyasetçinin intiharı olur.
Sözün özü, bu 10 büyükelçi bildiri yayımlamayı bir kenara bırakıp, Türkiye'nin çıkarlarını ve hassasiyetlerini tanıyan yeni bir ilişki için çabalarlarsa kendi ülkelerine daha iyi hizmet ederler.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)