Taliban’lı Ortadoğu nasıl bir yer olacak?
Yine Taliban'ın ABD, Çin ve Rusya'ya terör örgütlerine destek olmayacağı yönündeki sözünü tutup tutmayacağı ana ilgi noktası. Siyaseten uzlaşmacı sinyaller verse de ideolojik anlamda dönüşüm yaşama ihtimali çok zayıf görülüyor. Geçiş hükümeti konuşuluyorsa da Taliban sözcülerinin açıklamaları dini lider-ulema ve bunlara bağlı bir siyasi yönetim kuracaklarını gösteriyor.
SÜNNİ VELAYETİ FAKİH DOKTRİNİ Mİ?
Taliban'ın İslamcı yönetim anlayışı, karşı olduğu İran Şiiliğinin velayeti fakih formülünün Sünni versiyonuna işaret ediyor. Hanefi-Maturidi medreselerden yetişseler de Taliban'ın yaklaşımı sert-Selefi anlayışa paralellik arz ediyor. İlk başta pragmatik davranarak uluslararası tanıma, yardımlar ve yatırımlar konularında olumlu hava oluşturma derdindeler. Ancak yirmi yıllık ABD işgali sırasında oluşan İslami hayat tecrübesi ile Taliban'ın özellikle kadınların toplumdaki yerine dair sert görüşü ve ABD ile çalışanlara muamelesi ciddi sorunlar üretebilir. Taliban, demokratik yönetime karşı. Bununla birlikte iktidar paylaşımı da yapmak zorunda. Taliban'ın Afganistan'daki farklı topluluk ve grupları yönetime katacak kadar bir kapsayıcılık göstermesi uluslararası toplumun tavrına, Pakistan, Katar ve Türkiye gibi ülkelerin katkılarına bağlı.
ABD'NİN ÇEKİLMESİNİN GÖZDEN KAÇAN YÖNÜ
ABD'nin Afganistan'ı Taliban'a bırakarak çekilmesi çok yönlü tartışılıyor. Kimisi bunu Batı ittifakının birbirine olan güveninin çöküşü, kimisi ABD'nin itibarının ağır zedelenmesi olarak görüyor. Kimisi de Taliban'ın yeniden el Kaide benzeri terör örgütlerine kucak açmasından endişe ediyor. Taliban'ın ABD, Rusya ve Çin'e bu konuda verdiği sözleri tutması mümkün. Asıl kritik olan, ABD'nin çekilişinin tüm bölgedeki demokrasi karşıtı, sertlik yanlısı İslamcılara nasıl bir mesaj verdiği... İslamcı hareketlerin bazıları İslami değerlere uygun görerek demokrasiyi benimsiyor.
Bazıları da hilafeti, emirlik ya da otoriter cumhuriyet şeklinde anlıyor, yani demokrasiye karşılar. Arap isyanları sonrasında demokrasiyi benimseyen İslamcıların Mısır'da iktidardan devrilmesi, Suriye ve Libya'da iç savaşa sürüklenmeleri ve Tunus'ta ağır baskı altında tutulması demokrasi karşıtlarının önünü açtı. Batı'nın statükocu Körfez ülkelerinin operasyonlarına sessiz kalması dünya ile entegre olacak İslamcı hareketleri büyük oranda siyaset sahnesinden sildi. Gerçi Irak ve Suriye'de sınır tanımayan hilafet iddiası ile ortaya çıkan DEAŞ terör örgütünün tasfiyesinin radikallere yönelik bir mücadele olduğu ileri sürülebilir. Bunun da Şii Haşdi Şabi gibi radikal unsurları ve PKK-YPG gibi seküler terör örgütlerini büyüttüğü ortada.
RADİKALLERİN MEMNUNİYETİ
ABD'nin çekilmesiyle Taliban'a "hem Rusya'yı hem de ABD'yi yendik" propagandası yapma fırsatı verildi. Dahası, bu çekilmenin, radikallere "seçimle değil ancak savaşarak başarabiliriz" mesajını istemeden de olsa verdiği açık. Yani Batı, ikinci kez demokrasiyi benimseyen İslamcıları yalnız bırakarak radikallerin istismar edeceği bir jeopolitik ortama katkı verdi. Bu itibarla Taliban yayılmacı bir yönetim kurmasa da zaferi radikalleri memnun ediyor. Ayrıca, Biden yönetimi çekilme serisine Irak'ı da eklerse İran'ın muhafazakâr Şiici yönetimi sadece Irak'ta değil bölgenin tümünde yeni hamleler yapabilecek. Nükleer anlaşmanın kotarılması da Tahran'ın Şiici ideolojik yayılma alanını genişletecektir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)