Erdoğan-Biden görüşmesi ne getirir?
Biden yönetiminin göreve başlamasından bu yana birkaç kez Washington'ın ele aldığı birçok önemli dosyada Türkiye'nin etkin rolünü fark edeceğini yazmıştım.
İki liderin görüşmesine iki gün kala olumlu havanın güçlendiğini görüyorum.
Aslında sadece ABD ve Rusya Dışişleri bakanları Blinken ve Lavrov'un 19 Mayıs görüşme konuları bile Ankara'nın Beyaz Saray gündemindeki kritik yerine işaret etmeye yeterli: Ukrayna (Karadeniz) Suriye, Dağlık Karabağ (Kafkaslar), Afganistan ve İran.
Başkan Biden'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı telefonla aramayı nisan ayına bırakması ve 1915 olaylarından bahsetmesi ise bir taktik olmaktan öteye geçmiyor.
Washington'daki "Türkiye'yi ihmal edelim, tarafına bakmayalım" havası dağılmış durumda. "Sorunları paranteze alarak işbirliğine yönelelim" eğilimi ağır basıyor.
Bu sebeple Brüksel'de S-400 meselesinde Erdoğan ile Biden arasında gerilim bekleyenlere katılmıyorum. Bu konu gündemde olsa da aslında dondurulmuş bir gerilim alanı artık.
Ortadoğu'dan çekilmenin hiç de kolay olmadığını fark eden Biden yönetiminin Türkiye ile ilişkilerin daha kötüye gitmesinden elde edeceği hiçbir fayda yok.
Yani Biden'ın başkan yardımcısı olduğu dönemde yakından tanıdığı Erdoğan ile gerilimi tercih etmesi için ortada makul bir gerekçe yok
Hatırlayalım Biden, 2016 darbe girişimi sırasında ABD'nin hatalı tavrının özrü için Erdoğan ile görüşmeye gelmişti.
BEKLENTİM NEDEN OLUMLU?
Washington-Ankara hattındaki havayı olumlu görmemin tek sebebi lider diplomasisi değil. Üç maddede sıralayayım.
1- İki başkent arasındaki ilişkileri toparlamak için konjonktür uygun.
Bir haftalık seyahatine Britanya'dan başlayan Biden, önce G7, sonra Erdoğan dahil NATO üyeleri ve AB liderleri ile görüşecek. Sonra 16 Haziran'da Cenevre'de Putin ile görüşmesi var. Biden'ın ekibinin ocaktan bu yana yaptığı hazırlıkların sonuçları bu gezide önemli ölçüde görülecek. Biden'ın Putin'den önce Erdoğan ile yapacağı görüşme, küresel siyasetin gidişatı açısından değerli.
2- Mevcut meydan okumalarla boğuşurken Biden yeni gerilimler istemiyor.
Zaten içeride Trump yönetiminin menfi etkilerini ve Capitol Hill baskınının Amerikan demokrasisine verdiği zararı telafi etmekle uğraşıyor. Dışarıda Transatlantik ittifakı toparlarken Rusya ve Çin'i nasıl sınırlandırabileceğini hesaplamakla meşgul.
Türkiye ile işbirliğine odaklanarak ilişkileri toparlamak en uygun seçenek. Karadeniz, Afganistan, Libya ve Suriye dosyaları öne çıkıyor
3- İki ülkede de iç siyaset baskısı bulunmuyor.
ABD ve Türkiye'de seçime hayli vakit var.
Washington'daki çevrelerin sık ifade ettiği "Türkiye karşıtı" Kongre faktörü, Beyaz Saray tarafından dengelenebilir. Tıpkı 1990'larda olduğu gibi. Türkiye'nin ABD çıkarları için önemini anlatarak Biden, Kongre'yi ikna edebilir. Israrla Ankara'dan, Washington'da bir lobi mucizesi oluşturmasını beklemek anlamlı değil.
Kuşkusuz Erdoğan ile Biden'ın görüşmesi çetin bir müzakereye sahne olabilir. Ancak olumsuz bir sonuç beklenmemeli. Sadece sorunlara vurgu yaparak gerginliğin devam ettirilmesi en düşük ihtimalli senaryo.
Türk-Amerikan ilişkilerini tekrar rayına oturtacak ölçüde büyük bir uzlaşma ya da pazarlık beklemek de doğru olmaz.
İki liderin sorunları (S-400, F-35, FETÖ, YPG, Doğu Akdeniz) paranteze almasını, birkaç işbirliği konusunda (Afganistan, Suriye, Ukrayna ve Libya gibi) uzlaşmasını ve diplomasiye hız vermesini bekliyorum.
İlişkilerde yeni bir döneme geçmenin yolu da bu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)