ABD Başkanı Biden'ın sözde "soykırım"açıklamasının yankıları devamediyor. Muhalefet verilen tepkiyiyeterli bulmayarak "ezik siyaset" ve "telefonuyüzüne kapatamama acziyeti"polemiklerine girdi. Kılıçdaroğlu ve Akşener,Biden'a söylediklerinin beş katını büyük biriştahla iktidara yönelttiler. Asıl sorumluyuyine Türkiye'nin son dönemdeki dış politikasıolarak ilan ettiler. Muhalefette Türkiye'ninmilli meselelerinde dışarı yerine kendi ülkesinisert şekilde suçlamak bir hastalık haline geldi.Dış politikadaki her sorunu CumhurbaşkanıErdoğan'ı suçlamak için kullanmayı muhalefetliderleri öylesine içselleştirdi ki, söylediklerininmilli kimliğimize ve ortak menfaatlerimizeverdikleri zararı önemsemiyorlar.Kılıçdaroğlu sözde soykırım açıklamasınınyapılacağı belli olunca 24 Nisan'dan bir-ikigün önce Biden'a seslenerek sağduyu çağrısındabulundu. Ancak açıklama yapıldıktanhemen sonra ise "suçlu Biden değil,Erdoğan" noktasına geldi. İlk çağrısı, dahasonra iktidara yönelteceği suçlamaların önhazırlığıydı sanki.
Erdoğan'a en ağır cümleleri kuran Kılıçdaroğlu ve Akşener'in HDP'nin "Soykırım suçuyla yüzleşin" açıklamasına sessizliği de gözden kaçmadı. Bu kurnazlıklar, sessiz kalmalar ve üst perdeden "Neden bir şey yapmıyorsun" kışkırtmaları Erdoğan'ı duygusal tepki vermeye itmedi. İktidar, dış politika krizlerinde muhalefetin sorumsuz tavrını uzun süredir biliyor. Kılıçdaroğlu'na kalsaydı "YPG ülkemizetehdit değildi." Onun önerisine kulak verilse Afrin'e girilemezdi, Libya'da denklemi değiştiren askeri iş birliği yapılamazdı. Böylece Doğu Akdeniz'deki milli çıkarların korunması sağlanamazdı. O durumda da muhalefetin işi kolay: İktidar başarısız. Muhalefetin iktidarı dış politika krizlerinde "kaybet-kaybet denklemine çekme" hamlesi çok açık görünüyor. Son yıllardaki dış politika hamleleriyle elde edilen kazanımların tahkim edilmesi için normalleşme arayışına devam edilmeli. Bütün aktörlerin yeniden konumlandığı bir dönemde duygusallığa değil rasyonel, sabırlı ve uzun vadeli yaklaşıma ihtiyaç var.
STRATEJİK ÖNEMİMİZ AZALDI MI? "ABD Başkanı 40 yıldır söylenmeyenbir kelimeyi şimdi neden kullandı"sorusunun cevabı için çok şey söylenebilir.Başkan Biden'ın, yardımcısı Harris'in veTemsilciler Meclisi Başkanı Pelosi'nin sözde"soykırımı" tanıma için adanmışlık içerisindeolduğu ortada. Biden'ın "Sözümü tutmazsambana karaktersiz derler" kaygısıtaşıdığı anlaşılıyor. Dağlık Karabağ zaferininardından Ermeni lobisine ve Ermenistan'a destekçıkma güdüsü olduğu açık. 2013'ten buyana bozulan ikili ilişkilerde çok sayıda gerilimvar: FETÖ, YPG, Halkbank, S-400 ve diğerleri.Kuşkusuz bu gerilimler müttefiklik ilişkisininiçini boşalttı. Neden şimdi sorusunun bircevabı da "ABD'nin Türkiye'yi artık eskisigibi stratejik önemde görmemesi."Elbette, Soğuk Savaş'ın jeopolitik kamplarındadeğiliz. Son üç ABD başkanının ana ilgisiPasifik-Hint bölgesine, Çin ile rekabete yöneldi.Ortadoğu ikincil hatta üçüncül konumda görülüyor.Ancak son yıllarda Türkiye'nin Avrupa-Kuzey Afrika-Doğu Akdeniz-Karadeniz-Ortadoğu denkleminde güçlenen bir aktörolduğu net. Suriye, Irak, Libya, Doğu Akdeniz,Dağlık Karabağ ve hatta Ukrayna krizlerindeTürkiye'nin aktif hamleleri ve stratejik değeriortada. Biden yönetiminin yeni yayımladığı"ABD İstihbarat Topluluğu Yıllık TehditDeğerlendirmesi" raporunda Rusya'nınOrtadoğu ve Kuzey Afrika'da ABD aleyhinenüfuzunu artırmasına dikkat çekiliyor. Olasınükleer anlaşma ile İran'ın bölgede güçlenmeihtimali Körfez ve İsrail'i Türkiye ile ilişkileritoparlamaya itiyor. Sorun, stratejik öneminazalması değil; Washington'ın Ankara ile çıkarlarınıortaklaştırma yerine tek taraflı dayatmalarıtercih etmesi. Hazirandaki Erdoğan-Bidengörüşmesi ile NATO bağlamında "yeni birdönemin kapıları aralanmalı."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.