2020’den 2021’e gündem
Türkiye farkı
Kovid-19'un her ülkeyi vuran ortak etkileri bir yana 2020'yi en iyi değerlendiren ülke bence Türkiye. Salgının gerektirdiği yardımlaşma prensibinin parlak örneği olarak ihtiyacı olanlara uluslararası yardımları ayrım yapmadan ulaştırdı. Dahası, Libya, Doğu Akdeniz ve Dağlık Karabağ hamleleri ile jeopolitik boşlukları doldurma maharetini gösterdi. Deniz yetki alanları ve milli egemenlik konularındaki kararlılığını sergiledi. Suriye ve Irak'ta PKK-YPG terörü ile mücadelede önemli bir ivme kazandı. Üç cephede Türk SİHA'larının sergilediği başarı, savaşların geleceğinin değiştiği üzerine tartışmayı tetikledi. Yine Türkiye'nin hamlelerinin sonucunda inisiyatif kaybedenlerin Ankara'yı "agresif dış politika" ile suçlamaları sahadaki değişimin verdiği rahatsızlıktan başka bir şey değil. Yaptırım tehditleri de yeni Türkiye realitesine uyum sağlamakta zorlananların çaresizliği. Ne sürdürülebilir ne de faydalı.
Reform ve yeni sayfalar açmak
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2021'i "demokratik ve ekonomik reformlar yılı" olarak niteledi. Reform gündeminin tedrici olacağını ve mücadele perspektifini kaybetmeden sürdürüleceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı sistemini yerleştirme amacının izleneceği açık. Bu arayışın bir tezahürü de Türkiye'nin son dört yılda dış politikadaki kazanımlarını konsolide etmek amacıyla ilgili aktörlerle yeni sayfalar açma niyeti. ABD ve AB ile ilişkilerin "karşılıklı fayda temelinde" toparlanması 2021'in gündeminin üst sıralarında. Yeni sayfa açma niyetine Mısır, Suudi Arabistan, İsrail ve BAE'nin de dahil edilmesi bekleniyor. Doğu Akdeniz'de bütün tarafları bir araya getiren iş birliği arzusu zaten masada. Ankara'nın yeni sayfa açma iradesi doğru anlaşılmalı.
Tamamlayıcı normalleşme
Diplomasiyi harekete geçirerek daha önce gerilim yaşanan bazı ülkelerle yeni uzlaşmalara varma niyeti "radikal değişim" isteği olarak görülmemeli. Ya da Ankara'nın milli çıkarları için ortaya koyduğu iddialardan vazgeçmesi şeklinde anlaşılmamalı. Bir diğerinin yerine geçme değil, tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu. Zaten yeni sayfa açılması konuşulan aktörler de kendi stratejik hesaplarına bakarak Ankara ile iş birliği yapacak ya da yapmayacak. Biden yönetimi ile iyi ilişki kuralım demek, Rusya ile iş birliğini terk edelim anlamına gelmiyor. "Washington'un YPG'yi desteklemesine sessiz kalalım" ile hiçbir alakası yok. Ya da İsrail ile iyi ilişkileri hedeflemek Tel Aviv'in Filistin politikasını kabullenmeyi ve bazı Arap rejimlerinin "normalleşme" trenine atlamayı öngörmüyor. Nitekim Erdoğan'ın geçen Cuma namazı çıkışında "En tepe noktada sıkıntılar olmasa İsrail ile münasebetler çok daha farklı olabilirdi. Gönlümüz arzu eder ki onlarla münasebetlerimizi daha iyi bir noktaya taşıyalım" cümlesini kullandı. Ancak "Filistin politikası bizim kırmızı çizgimiz. İsrail'in acımasız davranışlarını kabul etmemiz mümkün değil" kaydını düşmeyi de unutmadı.
Ankara'nın şansı
Kovid-19 sonrası dünyanın büyük güç rekabeti ve Biden yönetimindeki ABD, bütün aktörlere yeni fırsat ve meydan okumalar sunacak. Önemli kriz dosyalarında ve değişen güç denklemlerinin yanı başında Türkiye var. Yeni dönemin değişim parametrelerini en iyi değerlendiren ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye olacağını düşünüyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)