CHP, neden yeniden ‘diktatör’ söylemine başvuruyor?
2002'den bu yana aralıksız her seçimden zaferle çıkan bir siyasetçinin yine sandıkla gidebildiği ülkeye demokrasi denir. Gezi ve 17-25 Aralık'tan bu yana son yedi yılda dış çevrelerin harekete geçirdiği aparatları tasfiye etmeye de demokrasinin korunması denir. 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı asıl o zaman Türkiye'de bir diktatörlük kurulurdu. Tıpkı Sisi darbesiyle 2013'te Mısır'da olduğu gibi. Heyhat, Özel daha önce de "saray rejiminin, saray düzeninin sonu geliyor" cümlesiyle darbe imasında bulunmuştu. "Türkiye Cumhuriyeti devleti gelir, saat gibi işlemeye başlar" cümlesini de bürokratları tehdit ederken kullanmıştı. Yine CHP'den gelen "iktidara gelirsek AK Partili iş adamlarının şirketlerine el koyacağız; medya kuruluşlarının kapısına kilit vuracağız" söylemi de zihinlerde.
Erdoğan'ın muhalefeti uyaran cümlelerini 17-25 Aralık yargı darbe girişiminin yedinci yılı itibariyle söylediği çok açık. Demokrasimize yönelik PKKFETÖ- DEAŞ terör saldırılarının ve Suriye odaklı türbülansın yaşandığı yıllarda Batı başkentlerinin müttefiklik ruhuyla barışmayan yaklaşımı da ortada. Bu saldırıları yapanların ya da destekleyenlerin ürettiği "diktatör" söylemini neden CHP yeniden hortlatıyor? Kaldı ki, CHP'nin üzerinde hâlâ ağır bir yük var. 2013 ile 2016 arasında FETÖ'nün argüman ve iddialarının CHP tarafından nasıl Meclis'e taşındığını, FETÖ medyasına destek verdiğini çok iyi hatırlıyoruz. "Sivil darbe" iddiasıyla da FETÖ ile mücadeleyi karalama yaklaşımını da biliyoruz. Tek parti döneminin uygulamalarını söylemiyorum bile.
CHP'nin söylemini aşırı ve marjinal noktaya taşımasının sebeplerini şu şekilde sıralayalım:
-Taciz iddiaları ve Mustafa Sarıgül'ün parti kurmasından sonra Muharrem İnce'nin de aynı yoldan gitmesi sebebiyle parti içerisindeki kaynama. -CHP oylarının bir türlü artmaması, hatta düşme trendinde olması. -Ekonomik sorunlar üzerinden yıpranması beklenen iktidarın reforma yönelmesi. -İktidarın Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Dağlık Karabağ hamlelerini, beklendiğinin aksine, başarıyla yürütmesi. -Erdoğan'ın pandemiyle mücadeleden başarıyla çıkarak 2023 seçimleri yolunda avantaj sağlama fırsatı.
Bunlara daha başka birçok sebep eklenebilir ancak bence en önemli husus şu: CHP dahil muhalefetin tamamının iktidara yaptığı eleştirilerde çok ciddi bir sertlik, aşırılık söz konusu. Çatışma dili kullanmayacağını söyleyen Deva Partisi bile ağır hakaret diline yöneldi. Bu hareketlenme Biden Yönetiminin gelmesinden ümitlenenlerin erken seçim baskısı oluşturmak için seferber olma arzusuyla ilgili olabilir. Dışarıdan güya "demokrasi dilenme, bekleme" yaklaşımı muhalefetin millet nezdindeki itibarını daha da düşürür. Erdoğan'ın uyarısı şunu söylüyor; dış kaynaklı operasyonlarla millet iradesine vesayet koyma girişimlerine müsaade edilmeyecek, nokta.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)