Avrupa’nın Macron ile imtihanı
Bu tartışma, Erdoğan ve Macron arasındaki restleşmenin yeni bir raundu. Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve Dağlık Karabağ dosyalarından sonra İslam konusu da iki lider arasındaki gerilimi yükseltti. İslam'a ve Hz. Peygamber'e yapılacak saldırıya, kimi Arap yöneticilerin aksine, Erdoğan'ın yüksek sesle karşı çıkacağını adı gibi bilen Macron, açık şekilde provokasyon yapıyor. Sistematik İslam karşıtlığı ile mücadele etmek yerine Fransız laisizmini köpürtüyor, İslam'a "reform dayatma" peşinde. Müslümanların yaşam tarzına baskı uygulayacak yasalar getirme niyetinde. Başörtüsü, imamların eğitimi, Arapça öğreten okullar kurulması konularında yeni hamlelere hazırlanıyor. Fransız laikliğinden sapması bir yana, Müslümanları asıl bu uygulamalarla "paralel toplum" haline getirecek. Şiddeti önerenlerin elini güçlendirecek. Fransız medyası da İslam karşıtlığına seferber olmuş durumda. Sadece terör eylemcilerini değil, Müslümanları destekleyen sol grupları da hedef gösteriyor.
Macron, "İslamcı bölücülük/ayrılıkçılık ile savaşma" adı altında seçimlerde kullanmak için kendine "öteki, düşman" üretiyor. Erdoğan karşıtlığının Avrupa'da ve Fransa'da tutacağını bildiği için "İslam, Türkiye ve Erdoğan özdeşlemesine" oynuyor. Anladık, Macron, aralıktaki AB liderler zirvesinde Türkiye'ye yaptırım çıkarmak için bahane üretiyor. Kuzey Afrika'dan Doğu Akdeniz'e, Suriye'den Kafkaslar'a Erdoğan karşısında inisiyatif kaybetmesinin öcünü almaya çalışıyor. Ancak anlamadığım, bunu yaklaşık 2 milyar Müslüman'ın kutsallarına hakaret ederek ve reform dayatmasında bulunarak yapmasının tehlikesini neden görmüyor? Avrupa'daki 30 milyon, Fransa'daki 5 milyonu aşkın Müslüman'ı marjinalleştirmenin ülkesine getireceği sorunları neden küçümsüyor?
Avrupa'dan gelen ilk tepkiler Erdoğan'ın "Müslümanlara karşı, İkinci Dünya Savaşı'ndan önce Yahudilere uygulanan gibi bir linç kampanyası yürütülüyor" uyarısına kulak verilmeyeceği yönünde. Aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi'nin (FN) lideri Le Pen, Fransa'da "kamusal alanlarda başörtüsü yasaklansın" çağrısında bulundu bile. Avrupa siyaseti deyince aşırı sağdan örnek vermemi geçiştirmeyin. Merkez partiler giderek ırkçı ve İslam karşıtı aşırı sağa teslim oluyor. 2010'da Avusturya'da başörtüsü yasağına "popülizm" diyerek karşı çıkan S. Kurz'un şimdilerde bu yasağın bayraktarı haline dönüşmesi Avrupa siyasetinin nereye gittiği hususunda alarm zillerini çalmalı. Genç siyasetçiler Avrupa'ya yaramadı... Irkçılık ve İslam karşıtlığı her geçen gün daha bir kurumsallaşıyor.
Fransa'nın yanı sıra Avusturya ve Almanya'da da İslam'ı "ehlileştirme" projesi gündemde. "Entegrasyon" adı altında İslam'ı ve Müslümanları zorla dönüştürme, kontrol etme ve disipline etme mekanizmaları üretiliyor. Avrupa'da devlet politikalarıyla "Fransız, Alman ya da Avusturya İslam'ı" oluşturma çabaları ters teper. Bu süreç Müslümanların dini özgürlüklerinin sınırlandırılması ile kalmaz. Avrupa'yı otoriterleşme dalgasına teslim eder. Buna ister 1930'ların ister Orta Çağ'ın Avrupa'sına dönmek deyin, fark etmez. Sonu felakettir. "Aydınlanma'nın İslam'ını üretmek" isteyen Macron, Avrupa'yı önü alınamayacak bir savrulmaya taşıyor. Suudi Arabistan ya da BAE'den gelecek destek açıklamaları Hz. Peygamber'e yapılan hakareti ya da kibirli "İslam mühendisliğini" örtemez. Hele Erdoğan'ın haklı feryadını asla susturamaz. Bilin ki, kışkırtan Macron, uyaran Erdoğan.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)