Batı medyasında dün birbirine zıt iki başlık dikkatimi çekti. Birisi S-400'lerin test edilmesine ilişkin olarak "Türkiye NATO ortaklarını kışkırtıyor" iddiasında.
Diğeri Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenksy'nin Türkiye'ye ziyaretinde ilişkilerin "eşi görülmemiş bir seviyeye geldiğini" söylemesini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a onur madalyası takdim etmesini "Erdoğan eski rakibi ve dostu Putin'e sorun çıkarıyor" şeklinde yorumlamış.
The Times'da yer alan ikinci yoruma göre bu, Erdoğan ile Putin arasındaki ilişkileri soğutabilirmiş.
Sadece bu iki başlığa bakarsanız Ankara hem Washington hem de Moskova ile aynı anda ciddi gerilim içerisinde.
İki büyük güç ile ilişkilerde kurduğu dengeyi kaçırmak üzere.
Halbuki mesele tümüyle farklı bir düzlemde.
***
Bugünün dünyasında gerilimler ya da rekabetler iş birliklerini dışlamıyor.
Uluslararası sistemin yeni gerçekliğinin getirdiği bu ilişki tarzını Türkiye, 2013'ten itibaren yaşadığı krizlerle öğrenmek zorunda kaldı.
Suriye iç savaşının seyri ve 2016 darbe girişimi sebebiyle hem Batı ittifakı hem de Rusya ile yeni bir ilişki tarzı geliştirdi.
Türkiye'nin kontrollü sert güç kullanmasını da içeren yeni dinamik politikası pragmatik ve esnek. Gerilim-rekabet-iş birliği üçgeninin üretkenliğinde şekilleniyor. Sözgelimi Ankara'nın TürkAkım ve S-400'ler konularında Moskova ile iş birliği yapması aynı zamanda Ukrayna ile ilişkiler, Dağlık Karabağ çatışması, Libya ve İdlip'te rekabet etmesini engellemiyor. Bu yeni ilişki tarzını Putin çok iyi anlıyor. Dün, Putin'in Valdai tartışma kulübünün yıllık toplantısında soruları cevaplarken Erdoğan hakkında övgüler sıralaması bu farkındalığı gösteriyor.
Erdoğan'ın baskılara rağmen bağımsız dış politika izlediğini, onunla çok kısa sürede TürkAkım projesini gerçekleştirdiğini söyleyen Putin, Avrupa ile bunu hızlı şekilde yapamadıklarını söylemiş. Ayrıca, S-400 sistemlerini almadaki kararlılığını hatırlatarak "böyle bir ortakla çalışmak çok hoş ve güvenli" demiş.
***
Putin'in gördüğünü Batılı liderlerin de kabul etmesi gerekiyor.
Nasıl Türkiye'nin Kırım'ın ilhakını tanımaması, Libya'dan Dağlık Karabağ'a kadar Rusya ile rekabet içinde olması Rus karşıtlığı değilse, S-400'leri alması da Batı veya NATO karşıtlığı değil. Bir yandan Karadeniz'de gaz bulunması Ankara'nın Moskova'ya bağımlılığını azaltıyor.
Diğer yandan Dağlık Karabağ çatışması Moskova'yı Ankara ile Kafkaslar'da birlikte çalışmaya itiyor. Yine dün, Putin, Güney Kafkasya konusunda Türkiye'yle olan görüş ayrılıklarından kaygı duymadıklarını, anlaşmazlıklar konusunda "ödün verebilecekleri noktalar bulmaları" gerektiğini söyledi. Erdoğan da "Rusya burada ne kadar çözüm için, barış için yer almayı düşünüyorsa, Türkiye'nin de en az Rusya kadar barış için yer alma hakkının olduğuna inanıyorum" diyerek masada ve sahada olma kararlılığını açıkladı.
Erivan Moskova'yı istiyorsa, Bakü de Ankara'yı teklif ediyor.
Moskova da buna hazır görünüyor.
İşte bütün bu değerlendirmeler Ankara'nın, Batı ittifakı içerisinde kalarak hem Rusya ile hem de ABD ve AB ile yeni bir ilişki tarzı geliştirme arzusunda olduğunu gösteriyor.
Bu yeni duruma uyum sağlamak tüm aktörler için yeni imkanlar getirecektir. 3 Kasım seçimlerinde Trump, yeniden başkan seçilmesi durumunda Erdoğan ile zaten yürüttüğü bu ilişki tarzını devam ettirecektir. Biden'ın kazanması durumunda ise ABD'nin küresel rolü, Avrupa, Çin ve Rusya ile ilişkileri yeni bir döneme geçecektir. Amerikan basınında sık yer alan "Biden kazanırsa en çok kaybeden Erdoğan olur" argümanına katılmadığımı söylemek isterim.
Demokratların Ortadoğu ve Rusya politikaları Türkiye ile ilişkilerde sadece gerilimler üretmez. Aynı zamanda Karadeniz başta olmak üzere yeni iş birliklerini de tetikleyebilir.
S-400'ler konusu bile olası Biden Yönetiminin ilk aylarında yaptırıma dönüşmeyebilir. Sonrasında ikili ilişkilerde yeni bir dengelenme için Erdoğan ve Biden'ın yeteri kadar birbirlerini tanıdıklarını düşünüyorum.
Washington'ın Ankara ile ilişkileri S-400 konusunu paranteze alarak ele alması akıllıca olur. Ankara'nın çok sayıda
gerilime aynı muameleyi yaptığı hatırlanmalı.
Ne dersiniz, Putin'in son Erdoğan övgüsü Rus-Amerikan ilişkilerindeki muhtemel gerilimlere bir hazırlık mı?