Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Karadeniz'deki yeni doğalgaz rezerv miktarını açıklıyor. Milletimize hayırlı olsun. Türkiye'nin enerji hamlesinin yeni bir aşamaya geçtiğini gösteren bu haber sadece ekonomi ile ilgili değil. Doğu Akdeniz'deki güç rekabeti inişli çıkışlı seyrine devam ederken Karadeniz giderek yeni jeopolitik gerilimlerin alanı olmaya aday. Bu satırlar yazılırken medya, Karadeniz'in doğu ucunda (Kafkaslarda) Erivan'ın Nahçıvan'a attığı füzelerden bahsediyordu. Moskova'nın ağırlığı- nı koyarak Erivan ve Bakü'yü bir araya getirmesiyle ilan edilen ateşkes çok kısa sürdü. Bu çatışmanın öyle kolay kolay dondurulamayacağı anlaşılıyor. Ermenistan'ın Sovyet döneminden kalma balistik füzeleri, Karabağ'a getirdiği (PKK dahil) yabancı savaşçılar ve Moskova'nın verdiği veya vermekle tehdit ettiği
"ağır silahlar" çatışmanın gidebileceği yer açısından kaygı verici. Enerji hatlarına ve Nahçıvan'a yapılan saldırılar ise Ermeni çaresizliğinin getirdiği çok açık provokasyon niteliğinde.
***
Karadeniz ve Kafkaslar, 2008'de NATO'nun Ukrayna ve Gürcistan'ın
"yeni üyeler" olacağını açıklamasından sonra Batı ve Rusya arasındaki mücadelenin merkezine dönmüştü. NATO'nun yayılmasına Moskova'nın askeri cevabı ise Ukrayna ve Gürcistan'ın bölünmesi oldu. 2014'te Kırım'ın ilhakı ile gerilim zirveye ulaştı. Obama döneminde ABD ve AB, Rusya'yı ekonomik yaptırımlarla geri adım attırmaya çalıştı ise de başarısız oldular. Trump yönetimi döneminde ise Rus lider Putin, nüfuz alanlarını Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Körfez'e genişletti. Rusya'nın Mısır ile Karadeniz'de tatbikat yapması aslında bu bölgelerdeki güç mücadelesinin giderek iç içe geçtiğini de gösteriyor. Moskova'nın stratejik değerlendirmelerinde kuşkusuz Karadeniz kritik önemde. Hem Doğu Avrupa (Romanya, Bulgaristan ve Moldova) hem Ukrayna hem de Kafkasları kontrol açısından bu böyle. Moskova, ülke savunması, askeri kabiliyetler ve Doğu Akdeniz'den Ortadoğu'ya bölgesel güç rekabeti için Karadeniz'e büyük önem atfediyor.
***
Batı ittifakı açısından da Karadeniz, Rusya'ya bırakılamayacak önemde. Amerikan düşünce kuruluşu RAND'in
"Rusya, NATO ve Karadeniz Güvenliği" raporunda vurgulandığı gibi Batı ve Rusya arasındaki mücadele Avrupa'nın geleceğini belirleyecek. Zaten ABD'nin küresel rolünü yeniden tanımlamasına çalışan stratejistler, Washington'ın, kısmi geri çekilme uygulasa bile, Avrupa'yı bir kenara bırakmasını beklemiyorlar. Trump dahi Rusya'ya enerji bağımlılığı sebebiyle Almanya'ya baskı yapıyor. Yeniden seçilirse Trump'ın önceliğinin Çin olması, Rusya ile şimdikine benzer bir politika yürütmesi bekleniyor. Bu durumda Moskova, Karadeniz hamlelerinde mevcut dengeyi götürebilecektir. Ancak Belarus, Dağlık Karabağ ve Kırgızistan'daki hareketlilik statükoyu korumanın hiç de kolay olmayacağını gösteriyor.
***
Demokrat aday Biden'ın başkan seçilmesi durumunda ise Washington'ın dış politikasının odağına Rusya'yı sınırlandırmayı oturtması bekleniyor. Transatlantik ittifakı güçlendirme denemeleriyle Biden'ın Avrupa üzerindeki Rus baskısını hafifletmesi gerekiyor. Bu da Rusya'nın nüfuz genişlemesini durdurmak demek. 3 Kasım'daki başkanlık seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, etrafımızdaki jeopolitik mücadeleler kızışacak. Kimin seçildiğine bağlı olarak ise sadece Türkiye ile ABD ilişkileri yeni bir döneme geçmeyecek. Aynı zamanda Türkiye ve Rusya arasındaki rekabet-iş birliği-gerilim üçgenindeki ilişkiler yeni bir rota izleyecek. Bu rotanın Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un işaret ettiği
"partnerlikten" öteye geçmesi çok zor. Libya, Doğu Akdeniz, Suriye, Karadeniz ve Kafkaslar; hepsi de iki başkentin rekabet alanları. Bence Libya ve Dağlık Karabağ, Ankara'nın hamlelerinin Moskova'yı rahatsız ettiği kriz alanları. Türkiye'nin güçlenmesi sadece Batı ittifakı ile değil aynı zamanda Rusya ile de zorlu bir ilişki tarzını gerektiriyor. Karadeniz bunların test edildiği jeopolitik bir alan olmaya aday.