Darbeci Hafter zayıfladıkça arkasındaki güçlerin sesi daha çok çıkıyor. Yunanistan ve Fransa'nın öfkeli açıklamalarına Mısır daha ileri bir adım atarak eklendi. Darbeci Sisi, geçen cumartesi günü Sirte ve Cufra'nın düşmesini
"kırmızı çizgi" ilan etti. Bu çizginin aşılması halinde Mısır'ın
"doğrudan müdahale" edeceğini söyledi. Olası bir müdahalenin meşruiyetini BM Şartnamesi'nin meşru müdafaa ilkesine ve Tobruk'daki Temsilciler Meclisine ve aşiretlere dayandırdı.
"Aşiretlere silah ve eğitim" verme sözüyle de vekalet savaşını hızlandırabileceğini açıkladı. Riyad ve Abu Dabi, alelacele Sisi'nin yanında yer aldılar. Yemen iç savaşına Mısır'ı dahil edemeyen bu iki başkentin Libya'ya doğrudan müdahale etmesi için Kahire üzerinde baskı uyguladıkları biliniyor.
***
Sisi baskılara boyun eğerek tehlikeli bir sürece adım atma niyeti izhar ediyor. Ülkesinin milli çıkarları aleyhine olarak Doğu Akdeniz yetki alanlarının paylaşımında GKRY ve Yunanistan ile aynı tarafta saf tutuyor. Kızıldeniz'de iki adayı Suudi Arabistan'a verdiği gibi, Etiyopya'nın Nil üzerinde kurduğu Nahda Barajını da engelleyemiyor. Sina Yarımadası'nda güvenliği sağlayamadığı halde Mısır ordusunu ülke dışı bir maceraya gönderme sinyali veriyor. Bu, Nasır döneminden kalma Yemen hezimetinin dersinin unutulması demek.
***
Sisi'nin Libya'ya doğrudan müdahaleye cesaret edemeyeceği, kötü ekonomiyi daha da vuracak ve Mısır'ı iç istikrarsızlığa sürükleyecek bir maceraya girmeyeceği görüşü ağırlıkta. Anlaşılan Sisi, diplomatik-siyasi bir etkinlik arayışında. Kahire deklarasyonunun masaya çekemediği Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni bu sefer
"sahada tehditle sindirebileceğini" düşünüyor. Ve UMH'nin ana destekçisi Türkiye'yi de
"caydırmayı" hedefliyor. Halbuki Trablus'un cevabı net; bu kırmızı çizginin
"savaş ilanıyla eşdeğer" olduğuydu. Ankara'nın Sisi'nin tehdidini önemsemesi beklenmiyor.
Suriye sahasında ABD ve Rusya ile türlü gerilimleri ve manevraları yöneten Türkiye'nin Sisi'nin ülke içinden bile destek bulamayacağı bir tehdidi karşısında Libya'da geri adım atması ihtimal dışı. Mısır'ın olası müdahalesi Libya üzerindeki rekabeti derinleştirir. Cezayir'in bu duruma seyirci kalmayarak tarafsızlığını bozması ve UMH'yi aktif şekilde desteklemesi beklenir. Yine, Türkiye meşru hükümetin davetiyle geldiği Libya'daki askeri varlığını daha da pekiştirecek adımlar atmak zorunda kalır. Moskova'nın bile gördüğü bu gerçeğin Kahire'nin farkında olmaması beklenemez. Ankara, Kasım 2019'da meşru hükümetle iki mutabakat imzalayarak Libya'daki tüm aktörlerin bir adım önüne geçti. Hafter'i destekleyene ülkelerin daha fazla olmasının sahayı etkilemediği son birkaç ayda Trablus saldırısının boşa çıkarılmasıyla görüldü. Son üst düzey ziyaret Ankara'nın Libya ile ilişkileri geliştirmeyi dış politikasının ne kadar merkezine koyduğunun göstergesiydi.
***
O halde Sisi'nin derdi ne? Bazı yorumculara göre Libya'nın doğusu ile batısını bölme çabasında. Sisi'nin, Sirte'nin UMH tarafından alınmasını Moskova'nın kabul etmesinden endişe duyduğunu söyleyenler var. Diğerlerine göre, Sisi, Rusya'nın Türkiye karşısında pazarlık payını artıracak bir hamlede bulunarak Washington'a
"Ankara ile iş birliği yapma" mesajı veriyor. Her halükârda petrol hilalini kontrol eden Sirte ve Cufra düğümü Libya'daki güç denklemini belirleyecek. Güneydeki petrol bölgesi (Şerara) UMH'nin kontrolünde olsa bile tüm petrolün sadece yüzde 30'una karşılık geliyor. Asıl yüzde 70'lik kısım doğuda.
***
Libya'nın doğu, batı ve güney şeklinde bölünmemesi için Hafter'in masada olmaması ve petrolün meşru hükümetin kontrolüne geçmesi gerekiyor. UMH'nin ateşkes için Nisan 2019 sınırlarına dönülmesini istemesi, meşru bir talep. Çözüm de 2015 yılındaki Libya siyasi anlaşmasına dayanmak zorunda. Sirte ve Cufra'nın alınması doğu tarafının meşru hükümete karşı istediği zaman saldırı yapabilmesinin önüne geçerek kalıcı ateşkesi ve siyasi geçişi kolaylaştıracak.