Başkan Trump'ın Dünya Sağlık Örgütü'nü (DSÖ) Koronavirüs salgınında "Çin yanlısı bir tutum sergilemekle" suçlamasından bahsediyorum.
İlk bakışta bu kavga, kişisel görülebilir. Yani Trump'ın Kasım seçimlerinegiderken salgının "suçlusu" olarakhatalı tavsiyeleri sebebiyle DSÖ'yü vebilgi saklaması sebebiyle de Çin'i göstermesigibi algılanabilir.
Nitekim Wuhan'dan dünyaya yayılması yüzünden Trump başından beri ısrarla virüsü "Çin virüsü" olarak niteliyor. Demokratlarda bu nitelemeye"ırkçı" diye karşıçıkıyor. Trump'ınÇin'i suçlamayı seçimmalzemesi yaptığınınfarkındalar. Ancak asılmeselenin daha derinolduğu görüşündeyim.
Bu kavga sadece Trump'ın atraksiyonu değil. Çok katmanlı bir kapışmavar ortada. Her geçen gün ABD medyası ve düşünce kuruluşları Çin'in virüs politikasını ve propagandasını anlatan yorumlara yer veriyor. Pandemi ve sonrasındaki ekonomik krizin olası stratejik sonuçlarına odaklanıyor. Pekin'in "küresel liderliğe yürüyüşünün"alarm zillerini çalıyor. Bahsettiğim kaygınınsadece Cumhuriyetçilere özgü olmadığı açık.
Çin, "Ortak Öteki" mi Oluyor?
8 Nisan'da Washington Post'ta çıkan bir yazı, Çin'e tepkinin Trump ve destekçileri ile sınırlı olmadığını öne sürdü. Bu yazının bahsettiği araştırmayagöre Washington'un partizan siyasetiile ABD halkının Çin algısı ayrışıyor.
Koronavirüs sebebiyle Cumhuriyetçi ve Demokrat seçmen Çin konusunda aynı görüşe geliyor. Virüsün yayılmasının sorumlusu olarak Çin'e işarete ediyorlar.
Ve ABD'nin "daha sert ve realistbir Çin politikasına" ihtiyacı olduğunudüşünüyorlar. Başkanlık seçimlerine doğruWashington siyasetinin bu konuda uzlaşmasınıbeklemeyelim. Ancak Koronavirüs salgınıAmerikan kamuoyundaki Çin algısını geridönülemez şekilde etkileyebilir.
Çin (ya da Çin Komünist Partisi) ABD halkının "ortak ötekisine" dönüşebilir. Bu dönüşüm, yeni Başkanın Demokrat olması durumunda bile, ABD ve Çin arasındaki küresel liderlik ve hegemonya kapışmasının zorlu geçeceğini gösterir. Yani asıl kavgaTrump ile DSÖ arasında değil; giderekABD ve Çin arasında.
Çin Suçlansa Bile...
Salgını geç haber verme suçlamasıyla Washington ve Londra'da Çin'e karşı trilyonlarca dolar dava açma hazırlığında olanlar varmış. Bu tür davaların uluslararası hukuk açısından bir sonuç üretmesi beklenmiyor. DSÖ'nün Çin'i koruyan yaklaşımıPekin için bir avantaj. Ancak daha önemlisipandemi sonrasında ABD ve Avrupa'nınÇin'i "ortak öteki" ilan edecekleri yeni bir ittifakoluşumu öngörülmüyor. Tıpkı ABD'ninpandeminin Avrupa'daki ekonomiketkilerini toparlamak için yeni birMarshall Planı oluşturması beklenmediğigibi. Çin'in Asya'dan Afrika ve GüneyAvrupa'ya kadar geniş yatırımları düşünüldüğündevirüs suçlamasının ileri aşamalara varmasıda pek olası değil.
Zira pandemi sonrası ekonomileri toparlamada Pekin'den yatırım bekleyen başkent hiç de az olmayacak. Bunlara rağmen, Korona gibi önceki virüs salgınlarında da ihmali açık olan Çin'e karşı tüm dünyada derin duygusal bir tepkinin oluşacağı da açık. Pekin, tıbbiyardımlarla bu tepkiyi dindiremez.
Kavga Nereye Götürür?
Eğer ABD ve Çin pandemi sonrasında iş birliği yapmayacak, dahası çok boyutlu ve sert bir kapışmaya girecekse, değişeceğini söylediğimiz bu dünya pek de iç açıcı bir yer olmayacak. Olumlu yönde radikal bir değişim gerçekleşmeyecek; ticaret savaşlarına virüs savaşı eklenecek demektir. O zaman, bu da Richard Haass'ın işaret ettiği gibi, koronavirüsün etkisinin "tarihi yeniden şekillendirme" değil, "hızlandırma" olmasıdır.
Yani, ABD liderliğinin düşmeye devam etmesi, küresel iş birliğinin daha da zayıflaması, birçok ülkenin başarısız devlete dönüşmesi ve büyük güç rekabetinin derinleşmesi demek. Bu da daha çok belirsizlik, mülteci ve milliyetçilik demek. Haass'a göre beklenmesi gereken II. Dünya Savaşı sonrasının iş birliği değil I. Dünya Savaşının belirsizliği. Pandemi sonrasında bu kötü senaryo yerine, iş birliğinin güçlenmesini isteyenlerdenim. Türkiye de 32 ülkeye tıbbı yardımlabu gayret içinde. Başkan Erdoğan'ın dünya liderleriylegörüşmeleri de bu gayeye matuf.
Ancak işlerimizi kışa göre yapmak zorundayız.
Stratejik sektörlerde (sağlık, güvenlik, digitalleşme, tarım-gıda vb) yerli-milli hamlemizi güçlendirmeliyiz.
Mücadelenin, kimlerine göre savaşın, farklı formatlarla gelmesine hazır olmalıyız. Muhalefet anlamamakta ısrarcı,ama Erdoğan'ın tek derdi de bu.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.