Depremin verdiği dersler
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ertesi gün Elazığ ve Malatya'da deprem bölgesini ziyaret etti. Hem acıları paylaştı hem de depremden zarar görenler için devletin imkanlarını harekete geçirdi. Bakanlar da ilk geceden itibaren deprem bölgesine yardımların ulaştırılması ve kurtarma faaliyetlerini koordine etmekte başarılı performans sergilediler. Son dört günde Elazığ'daki insanımızın acılarını paylaşmakta milletçe bir destan yazdık.
Çok sık siyasi polemiklerin yaşandığı ülkemizde, insani hasletlerin her türlü çekişmeye galip geldiğini gördük.
Yardımlaşma ve kardeşinin derdiyle dertlenme duygularının ne kadar derin ve kapsamlı olduğuna şahit olduk. Sosyal medyanın şehvetine kapılmış bazı densizlerin paylaşımlarını bir kenara bırakalım. Afet durumunda etnik aidiyetleri sorgulayanlara, güncel siyasi çıkar kotarma peşindekilere yüzümüzü çevirelim. Biliyorum, günler geçtikçe, enkazlar kaldırıldıkça siyasi polemik yapanların sayısı artacak. Ancak unutulmamalı ki, Elazığ depreminde milletimizin gösterdiği erdem, kötücül yaklaşımların gölgeleyemeyeceği kadar büyük dersler içeriyordu. İki başlık altında toplayabilirim: Güçlü biz duygusu ve depreme hazır olma mecburiyeti.
Güçlü 'biz' duygusu
UMKE gönüllüsü Emine Kuştepe ve Suriyeli Mahmud el Osman'ın kahramanlıkları yüreğimizdeki merhameti tüm dünyaya haykıran ibretlik olaylardı. Farkların insan olma ortak paydasında birleştiği anlardı. Milletimizin büyüklüğüne bir kez daha tanık olduğumuz karelerdi. 1999 Marmara depremini Adapazarı'nda yaşamış birisi olarak insanımızın yardımlaşma duygusunun ne kadar güçlü olduğunu bilirim.
Elazığ depremine kıyasla daha geniş bir alanda gerçekleşen o depremde devlet kurumlarının aciz kaldığı yerde sivil toplumumuzun ne kadar canlı olduğuna şahitlik ettim. Kimseyi beklemeden evlerinden, marketlerden bulduklarını arabasına koyarak deprem bölgesine koşan binlerce insanımızın fedakarlığını gördüm. O kara günler 28 Şubat'ın ertesiydi. Her şey bir yana "büyük bir millet olmak budur" diye düşünmüştüm. Aynı hisleri 16 Temmuz 2016 sabahı darbeci tankların üzerine çıkan insanımızın coşkusunda da yaşamıştım.
İşte üzerine titrememiz gereken şey bu: Kaderimizin birbirine bağlı olduğu hissi. Azize'yi, Emine'yi, Dürdane'yi ve Mahmud'u bir araya getiren bu toprakların harcı olan ortak "biz" duygusu.
Afete hazır olmak
Afet, kimlik ya da taraf sormaz.
Aidiyete bakmaz. İnsan olmanın gerçekliğidir.
Ancak afete hazırlanılabilir. Biliyoruz ki, deprem gerçekliği ile yaşamayı öğrenmesi gereken bir milletiz. AFAD ve Kızılay gibi kurumlar bu yolda önemli mesafeler kat etti. Ülkemiz fay hatlarının her an harekete geçebileceği bir kuşakta yer alıyor.
İstanbul başta olmak üzere depremi gündelik hayatın merkezine koymayı gerektirecek bir seferberliğe ihtiyacımız var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)