Başörtüsü tartışması neden bitmiyor?
Başörtülüler neden hep radarda?
Yaşam tarzı tartışmasının kuşkusuz en önemli aktörü ve konusu başörtülü kadınlar. Kendileri dışında gelişen çok yönlü bir tartışmanın odağındalar. Öncelikle her Müslüman birey gibi dünya hayatı ile imtihanlarını yaşıyorlar. Hayır işlemek ve kötülüklerden kaçınma imtihanında Müslüman erkekle aynı konumdalar. Ancak zorluk, başörtüsünün, semboller üzerinden de yürüyen laikçi-İslamcı iktidar kapışmasının çarpışma alanı haline getirilmesinde. Bu durum başörtülülerin insan olarak kendi kamusal alan tecrübesini yaşamasını baskılıyor. Kamusal alana ne kadar ve nasıl katıldığı sürekli sorunsallaştırılıyor. Ya "siyasi bir projenin taşıyıcı ajanı" olduğu ya da "dindarlığın erdemli taşıyıcısı" olduğu iddiasıyla eleştiriliyor. "Siyasi temsili" de "lüks tüketimi" de sıklıkla 'had'lere takılıyor.
Had bildirme siyaseti
En son had bildirme örneği, Özkoç'un, Bülent Ecevit'in yirmi yıl önce bir başörtülü vekil için söylediklerini başka bir başörtülü vekile tekrarlamasıyla yaşandı. Ve elbette bu had bildirme tavrı, CHP'nin son dönemdeki başörtüsü yaklaşımının samimiyetini sorgulattı. Bu tür vakalarda muhafazakar çevrelerde zihinlere şu sorular hücum ediyor: AK Parti iktidarının ordu ve yargı dahil her yerde görev alma imkanı tanıdığı başörtülüler meselesi neden normalleşmiyor? CHP iktidara gelse dindarlar kazanımlarını kaybeder mi? CHP gerçekten değişti mi yoksa Fetöcü'lerden mülhem bir tür takiye mi yapıyor? Sivil siyaset ya da vesayetçiler eliyle yeni bir 28 Şubat süreci yaşanır mı? 1999'dan kalma "had bildirme" tavrının bugün dahi kolaylıkla CHP tarafından seslendirilmesi bu partinin muhalefette olmayı hiç bir zaman kabul etmediğini gösteriyor. CHP'nin rejimin sahibi olarak kendisini kodlaması ve buna dayanarak milli iradeye "hadler koyması" AK Parti iktidarında yaşanan kutuplaşmanın önde gelen sebebidir. Hatırlayalım, 2007'de eşi başörtülü bir cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinde de bu zihniyete göre Türkiye Cumhuriyeti "karanlığa" gidiyordu. 2008'de başörtüsünü serbestleştiren kanuni düzenleme yüzünden AK Parti az kalsın kapatılıyordu. Anayasa Mahkemesi üyelerden birisinin daha "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olduğuna hükmetmesi yetecekti. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Normalleşme tamamlanmadı
Parti'nin iktidar olmasıyla başörtüsü kamusal alanda normalleşti. Başörtüsü karşıtlığı ile seçmene ulaşama şansının kalmadığını gören CHP ise son yıllarda tavrını değiştirdi. Bu değişim iddiasının gerçekliği CHP'nin önümüzdeki yıllarda vereceği bir sınav. Zira laikçi kesimin bazı temsilcilerinin saklayamadıkları öfke dolu açıklamaları başörtülülere ancak muhalefetken tolerans gösterdiklerini düşündürüyor. Gerçek bir nedamet geçirme ve iade-i itibar emaresi için elimizde henüz bir veri yok. İstikamet ise tam tersini gösteriyor. Laikçi kesimin hala başörtülülere ambargo uyguladığı açık. Bu kesimin kontrollündeki sivil toplum alanlarında, şirketlerinde, üniversitelerinde başörtülülere tanınan yer marjinaldir. Koca koca firmalarda başörtülü ya yoktur ya da yerleri personel hiyerarşisinin dibindedir. CHP, tek partinin dayatmacı modernleşme projesini tümüyle terk etmedikçe başörtüsü tartışmasının bitmesini ve gerçek bir normalleşmeyi beklememeliyiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)