Terörle mücadele ve NATO
Bildik Macron popülizmi
Bu çıkış, büyük ümitlerle seçilen ancak beklenen reformları yapamayan Macron'un popülist dış politika söyleminin bir uzantısı. Hedefine de Barış Pınarı Harekatı'nı koymuş. Başkan Erdoğan ile telefon konuşmalarında "müeddep" olan Macron, 3-4 Aralık 2019 tarihinde Londra'da gerçekleşecek NATO Liderler Zirvesi öncesi bir tartışma yaratma derdinde. Bal gibi, Avrupa'nın ABD desteğine ve NATO'ya ihtiyacı olduğunu biliyor. Rusya'dan çekinen Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin NATO dışında seçenek oluşturma fikrine uzak olduğunu görüyor. Ekonomisi güçlü tek Avrupa ülkesi olan Almanya'nın da AB'nin yanı sıra bir de "Avrupa ordusunu" finanse etmek istemeyeceğinin farkında. Ancak ABD'nin peşine takılarak gittiği Suriye'de ne tür "çıkarları" risk altına düştüyse onu açıkça söyleyemiyor. Lafı geveliyor. Bence Macron'un hazımsızlığı, Türkiye'nin ABD'yi de zorlayarak YPG terör devletinin kurulmasını engellenmesiyle alakalı. Uydurdukları "Seküler Suriyeli Kürt" masalına kendisini fazlaca kaptırmış. Destekledikleri YPG elebaşısı Ferhat Abdi Şahin'in 2005'ten 2012'ye kadar Türkiye'de gerçekleştirilen çok sayıda kanlı PKK saldırısının arkasındaki isim olduğunu tekrardan öğrenmesi gerekecek. Türkiye'nin kendi etrafında bir dizayn projesine müsaade etmeyeceğini idrak edecek.
NATO'nun krizi ve Türkiye
NATO'nun krizi üzerine çok şey söylenebilir. ABD'nin küresel rolünü yeniden tanımlamasının yarattığı kaosa, AB'nin sarsıntı yaşamasına, Brexit'e ve Rusya'nın Avrupa üzerindeki yeni nüfuz arayışına değinebiliriz. Bence Türkiye'nin Suriye iç savaşı sırasındaki terörle mücadelesine takınılan tavır NATO'nun kriz alanlarının başında gelmekte. Yine belli başlı Batı başkentlerinin PKK ve FETÖ konusundaki ikiyüzlü tavrı ortak stratejik değerlerle ya da ittifak ruhu ile uyuşmamakta. DEAŞ ile mücadele söz konusu olduğunda, YPG'yi NATO üyesi Türkiye'ye tercih etmek "asıl müttefiklik ruhunun ölümü" demek. Macron her şeyden önce, ülkesinin Birinci Dünya Savaşı dönemindeki harita çizim faaliyetlerinden uzakta olduğunu anlaması lazım. Yeni Suriye'de bir etkisinin olmasını istiyorsa da "müttefik Türkiye" ile çalışmaktan başka bir seçeneği yok. Hem DEAŞ'a katılan vatandaşlarını geri almak, hem de sığınmacılar konusunda işbirliği yapmak zorundalar.
Terörle mücadelede zorlu ve uzun yol
Batı başkentlerinin Türkiye'nin haklılığını görmesi için sabırlı bir çalışmaya ihtiyacımız var. Evet, YPG'yi meşrulaştırmaya çalışacaklar, bizim kararlı olmamız lazım. Unutmayalım, 1984'te terör eylemlerine başlayan PKK, binlerce insanımızı şehit ettikten sonra ABD'de 1997'de, AB ise 2002'de terör listesine aldı. Gerçi listelemeye rağmen Avrupa'da hala PKK'lılar cirit atıyor. Finans ve eleman topluyor. Acaba Avrupa ülkeleri son yıllarda kaç tane PKK'lıyı Türkiye'ye teslim etmiştir? Anlaşılan, YPG ve FETÖ terörüyle mücadelede önümüzde uzun bir yol var. Ruh ölümü gerçekleşen müttefiklere rağmen kararlılıkla bunun peşinde olmalıyız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)