“Barış Pınarı” hangi hesapları bozuyor?
Harekatın başarısında korkanlar ülkemize ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı "propaganda savaşını" başlattı bile. Halbuki Harekatın gayesi PKK-YPG ve Deaş terörüyle mücadele.
Mültecilerin kendi topraklarına güvenli dönüşünü temin etmek. Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin ve Hristiyanların barış içerisinde yaşamasını sağlamak. Harekatın başarıyla tamamlanması durumunda ise Suriye'nin kuzeyinin büyük bir kısmı Türkiye'nin kontrolüne geçecek.
Bu hem bazı aktörlerin elindeki taşeron "PKK devletçiği" tehdidini ortadan kaldıracak. Hem de Ankara'yı Suriye için kurulan siyasi geçiş masasında daha etkili bir aktöre dönüştürecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diplomatik mahareti ile başlatılabilen Barış Pınarı, ülkemizin önündeki uzun vadeli stratejik sorunların çözümü için atılan önemli bir adım.
Bu operasyon Suriye ve Irak'tan Doğu Akdeniz ve Körfez'deki denklemlere kadar Ankara'nın etkinliğini bir üst düzeye çıkaracak. Suriye krizinde askeri gücünü en son kullanan ülke olarak Türkiye, çok haklı bir zeminde. Diğerlerinin aksine, gücünü, siyasi çözüme katkı sağlayacak şekilde seferber ediyor.
Hatta Türkiye'nin bu operasyonun ilk etabını sivil kayıplar olmadan ve Deaş meselesini yöneterek tamamlaması halinde Başkan Trump'ın YPG kontrolünde kalan diğer kısım (Rakka ve Deyr Ez Zor) hakkında da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile işbirliğine yöneleceğini düşünüyorum.
Anlayacağınız Barış Pınarı birtakım hesapları bozuyor.
***
İşte bu nedenle, Harekata ABD, AB, İsrail, İran ve Arap dünyasından tepkiler yükseldi. Ama sert tepki de Amerikan Kongre'sinden geldi. Cumhuriyetçi Senatör Graham, daha önce PKK ile YPG'nin aynı olduğunu söylememiş gibi "müttefik Kürtlere ihanet" söylemine sarıldı. Trump'ın kararına karşı çıkmakla kalmadı. Erdoğan karşıtlığının bayraktarlığına soyundu. Hangi siyasi kariyer saikiyle hareket ettiği yakında ortaya çıkar.Trump'ın niyeti ise aşikar. Suriye'den çekilerek başarı hikayesi yazmak istiyor. Deaş ile mücadeleyi de üstlenen Türkiye sayesinde bunu yapabileceğini görüyor.
Washington'daki "liberal statüko" ve kimi Cumhuriyetçiler, beğenmedikleri Trump'a kıyasla daha sefil bir yerdeler.
Trump'ın "değerlere" adanmış bir siyasetçi olmadığını biliyoruz. Ancak birçok konuda muarızlarının aksine daha tutarlı ve realist. Trump, ABD'nin, Irak başta olma üzere, Ortadoğu'daki işgallerini "hata olarak" niteliyor. Obama'nın PKK'yı desteklemesini eleştirerek selefinin ikiyüzlülüğünü açığa çıkarıyor. Sözde liberal değerlerinin çifte standardını müesses nizamın gözüne sokuyor.
ABD elitleri Trump'a "mahallenin delisi" muamelesi yapıyorlar ama onun parmağını yönelttiği "kralların hepsi gerçekten çıplak." Afganistan'ın da Irak'ın da hali ortada...
***
Avrupa başkentlerinin tepkisi moral bir baskı çabasından öteye geçemez.Macaristan'ın tavrından görüleceği üzere AB, mülteciler konusundaki tek çözüm önerisini getiren Erdoğan'ı dinlemek zorunda. AB, zaten Suriye'de başından itibaren sahada da masada da zayıf olmayı seçti.
Bizim başarımızdan sonra menfaatine uygun "realist" konuma geçecektir. Yayılmacı İsrail'den gelen "istila, etnik temizlik" suçlaması ise hayli komik.
Uluslararası hukuku hiçe sayan ve Filistinlileri katleden Netanyahu, üç ülkeyi parçalatmak için kullandığı taşeronu kaybetmenin derdinde.
Yemen'de sivilleri bombardıman eden Suudi Arabistan ve darbeci Sisi'nin mahvettiği Mısır, Suriye'de masanın tümüyle dışında kalma korkusu içerisinde.
İran'ın tepkisi Astana sürecini baltalamıyor. Başarısızlık durumundan ise istifade edecektir. Rusya, Esed'i tahkim edebilmek amacıyla süreci takip edecek. İktidar ve muhalefetiyle Türkiye birlik olursa, bu harekat başarıyla tamamlanır.
Tepkiler de yaptırımlar da milletimizin kararlılığı karşısında sönüp gider.
Bütün yanlış hesapları bozarız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)