BURHANETTİN DURAN
Yerelde değişen roller
Güncel siyaset hız kesmiyor. TBMM tatilde ama dün eylül toplantısını yapan, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis'indeki tartışmalar yerel olmaktan hayli uzaktı. "Belediyelerde israf" ve "vakıflar" konularının yanı sıra 12 Eylül darbesi, terörle mücadele, Gezi, 15 Temmuz darbe girişimi, kayyımlar, KHK'lar ve Kaftancıoğlu'na verilen ceza gibi birçok genel siyaset konusunda hararetli atışmalar yaşandı. Başka bir demokrasi de abartılı yoğunluk olarak görülecek bu gündem bize normal gelebilir. Ne de olsa yerel ya da gündelik hayat konularının aşırı siyasallaştırılmasına 2013 Gezi olaylarından itibaren alışkınız. 6 yıla sığan siyasi polemikler ve suçlamalar üzerine ciltler dolusu kitap yazılır. Ancak yine de bugünlerdeki yoğunluğun altında yeni bir olgu var. O da 23 Haziran seçimlerinden sonra aktörlerin psikolojilerinde yaşanan değişim.
***
CHP'nin İP ve HDP ile kurduğu ittifak sayesinde İstanbul ve Ankara'yı alabilmesi muhalefete yeni bir canlılık getirdi. Muhalefet uzun yılların "hep yeniliyoruz" öfkesinden henüz kurtulmamakla birlikte "artık kazanabiliyoruz" iddiasına da geçmiş durumda. İmamoğlu, hala dilinden düşürmediği "kucaklaşma" söylemine rağmen, binlerce işçiyi belediyeden attı.
Öğrencilere yurt hizmeti sunan vakıfları hedefe oturttu. Yakın gelecekte ise atılan işçilerin yerine HDP dahil seçim müttefiklerinin kadrolarının alınması bekleniyor. Tıpkı Yenikapı'ya dizilen hizmet araçlarından (730) "makam aracı israfı" diye bahsederken İSKİ'ye yeni araçların (997) kiralanması gibi.
***
İmamoğlu, seçim dönemindeki gibi "söylediklerinin doğru olmasına gerek yokmuş" edasıyla siyaset yapıyor. Anlaşılan söylediği yalanların seçim zamanı oy kaybettirmemiş olması İmamoğlu'nu rahatlatıyor. Sosyal medyadaki manipülasyonların etkisine inanıyor belki de. Ya da "AK Parti gitsin de gerisi hiç önemli değil" diyenlerin halihazırdaki aktif desteğine güveniyor. Ancak iktidardaki süresi uzadıkça muhalefetteki lüksünden kaybedecek. Seçmenler, siyasetçinin ne dediğinden çok ne yaptığına bakacaklar. Militan seçmenler değil ama İmamoğlu'nu denemek için oy veren yüzde 10-15'lik kesim kolaylıkla fikir değiştirebilir. Kaldı ki, İmamoğlu'nun muhafazakar kesimi kazanma çabasının işçi kıyımları ve vakıflara saldırı sebebiyle ne kadar kırılgan olduğu ortaya çıktı.
***
Bence İmamoğlu'nun en sıkıntı yaşayacağı alan, ulusal siyaset konularına olan düşkünlüğü. Türkiye kamuoyuna oynama hırsından vazgeçemeyecek. Sık tatil yapan ve genel siyaset konuşan bir belediye başkanı riskli bir tarz yürütüyor demektir. Zihinlerde "asıl işini yap" duygusu çoktan belirdi bile. Diyarbakır'da görevden alınan HDP'lileri ziyaret etmesinin CHP tabanındaki milliyetçi seçmeni bile rahatsız ettiği görüşündeyim.
***
AK Parti ise yerelde "muhalefet yapma" temrinleri geliştirdiği bir döneme geçti. "Temrin" diyorum, çünkü AK Parti kurulduktan bir yıl sonra iktidara geldi. Yerel düzlemde de olsa muhalefette olma konusunda pek tecrübeli değil.
AK Partili belediyeciler İBB'den atılan işçilerin davasına sahip çıkılması ve belediyelerde "israf" iddialarında karşı iddiaların geliştirilmesi gibi konularda yeni bir dil geliştirmeye çalışıyor. AK Parti yerel düzlemde "güncel muhalefet siyaseti" yapma hususunda henüz yolun başında. Kongre sürecinin telaşı içerisinde bu ihtiyaç gözden kaçmamalı. Siyaset, aktörlerin değişen psikolojisi ve ihtiyaçları ile yeni bir formata geçiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.