Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ile "güvenli bölge" müzakerelerinde sabrın tükendiğini şu cümle ile duyurdu: "Afrin'e, Cerablus'a, El-Bab'a girdik. Şimdi de Fırat'ın doğusuna gireceğiz. Biz bunu Rusya ile ABD ilepaylaştık." Bu cümle ABD'li askeri heyetindün Ankara'daki mesaisinden öncegeldi. Erdoğan'ın mesajınışu şekilde okuyorum: "Artık bitmeyenmüzakerelerdenyorulduk. Bu son şansınız. Umarım kabuledilebilir bir öneriile gelmişsinizdir. Başkan Trump'ınaralık ayında'Suriye'den çekiliyoruz'sözü üzerinedurmuştuk. ABDheyetlerinin şimdiyekadarki önerileriTrump'ın söylediği 30 milinçok altında. Bizi, Rusya ve Esed güçleriningelmesi ile korkutmanızı da umursamıyoruz. Rusya ile de kendi usulümüzcegörüşmelerimizi yapıyoruz."
***
Pentagon'dan gelen üst düzey heyetin çantasında ne olduğu dünkü The Washington Post gazetesine sızdı. ABD tarafı güvenli bölge derinliğini 15 km'ye çekmiş. Uzunluğun 150 km olması ve ortak devriye önerilmiş. YPG'nin Kandil ve Sincar ile bağını kesmeyen bu önerinin öncekiler kadar yetersiz olduğu açık. Türk tarafı ise 32 km derinlik, 460 km uzunluk ve bölgenin Türkiye'nin kontrolünde olmasında ısrarcı. Washington'un teklifinin tam içeriği ve Ankara'nın cevabı yakında belli olur. Türkiye, güvenli bölgede uzlaşmaya varabilmek için çok bekledi. Artık gerekirse tek taraflı karar zamanı. Zira YPG'nin mevcut durumu kabul edilemez. Washington statükonun devamında fayda görüyorsa da Ankara zamanın geçmesinden, oyalanmaktan çok rahatsız. PKK-YPG'yi hiçbir şekilde meşrulaştırmak istemiyor.
***
Ankara'nın Suriye iç savaşında yakinen öğrendiği bir gerçek var: Sahada varsanız masada da varsınız. Gerilim olmadan uzlaşma da çıkmıyor. Bu gerçeklik müttefik ya da değil, büyük güçlerle ilişkinin temel belirleyicisi durumunda. İster Rusya ile İdlib için ister ABD ile Fırat'ın doğusu için müzakere yürütün, durum değişmiyor. Karşı tarafa askeri gücünüzü hissettirebildiğiniz noktada müzakere yapabiliyorsunuz. Yoksa "stratejikmüttefikiniz" bile kendi küçük çıkarları için sizin terör örgütünüzü destekleyebiliyor.
Hasımlarınızın yapabileceklerini varın siz düşününün.
***
Washington'daki karar alıcılarının bir kısmı pekala biliyorlar ki Türkiye, S-400 alımı konusunda da YPG kararlılığında da haklı. Hatta Doğu Akdeniz'de ABD, Türkiye'yi karşısına alarak haksızlık yapıyor. Ne yazık ki bu görüştekiler değil; CENTCOM komutanları etkili. Türkiye ile ilişkilerin toparlanmasına bir türlü müsaade etmiyorlar. Şöyle ki, ABD'nin Suriye ve Irak politikası DEAŞ ile mücadeleye endeksli. Bu da yönetim içinde Pentagon'un, Pentagon içinde de sahada olan askerlerin, yani CENTCOM komutanlarının öne geçmesi demek. Zira bunlar EUROCOM komutanlarından daha hızlı terfi alıyorlar. McGurk gitti; ancak ne yazık ki Washington'un Türkiye politikası üzerindeki CENTCOM engeli hâlâ kalkmadı. Irak işgalini ya da DEAŞ'la savaştaki eski farkları hâlâ sorun eden bir zihniyet ile Türk-Amerikan ilişkileri rayına oturtulamaz.
***
Erdoğan'ın "Rusya ve ABD ile paylaştık"cümlesinin tam anlamını yakındagöreceğiz. "Rusya ile uzlaştık, ABD debizimle uzlaşsın artık" mı demek? Yoksa"ABD ile uzlaşmasak da biz Fırat'ındoğusuna giriyoruz mu" demek. Sıcakhaftalar bizi bekliyor... Şurası net: Ankarakararlı, yaptırım tehdidi ya da sürekli ısıtılanDEAŞ hikayeleri Fırat'ın doğusuna operasyondanvazgeçirmeyecek. Washington,Ankara ile uzlaşarak Suriye-Irak hattında yenibir işbirliği sayfası açmalı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.