S-400'lerin gelmesiyle birlikte Batı başkentlerinde Türkiye'ye karşı nasıl davranılması gerektiği tartışması hararetlendi.
Mesele sadece Türk- Amerikan ilişkilerinin geleceğine dair kaygılarla alakalı değil. Önemli bir NATO ülkesinin diğer bir önemli ülkesini ortak F-35 programından çıkarmasından da fazlası var. Batı ittifakıuzun bir süredirTürkiye ile ilişkilerinnasıl yönetileceğinibilemiyor. Batımedyasına göre çoğuzaman yaşanan gerilimlerdekisuçlu "zorTürk, Erdoğan." "Onun otoriterleşerekülkesini adım adımBatı'dan uzaklaştırması."Bu söylemin Türkiye üzerindebir baskı oluşturmak içinkullanıldığı aşikar. Ancak içeridemuhalefetin de sık kullandığıbu söylem artık etkisini yitirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tür söylemlere zaten hiç itibar etmedi. Ancak şimdi içeride vedışarıda "otoriterleşme" ve"Batı'dan koparıyor" suçlamasınınönemi kalmadı.
Zira İstanbul seçimleri gösterdi ki Türkiye'de seçimler iktidar değişiminin tek meşru ve mümkün yolu. Dahası, S-400'lerin alınması iç kamuoyunda önemli bir desteğe sahip. Sıradaki gerilim, ABD ve AB'nin Türkiye ile ters düştüğü Doğu Akdeniz. Bu konuyla ilgili Erdoğan'ın politikasına verilen iç destek daha da yüksek. Sorun şu ki, Batı başkentleri Türkiye'ye karşı somut haksızlıklarda bulunuyor.
Ve bunlar iyice birikiyor. Yani kritik nokta, Erdoğan'ın tercihleri değil. Türkiye'nin müttefikleri tarafından bir türlü ciddiye alınmayan hayati, milli çıkarları. Sözgelimi, Kıbrıs konusunda AB'nin Türkiye ve KKTC'ye haksız muamelesi...
Ya da ABD'nin YPG ve FETÖ konusundaki hasmane yaklaşımı...
Erdoğan, Türkiye'nin Batı ile klasik müttefikleriyle ideolojik bir ayrışma peşinde değil. Ülkenin somut çıkarlarını kovalayan bir lider. Kampanya ve kumpaslarla devrilemeyen bir liderin ülkesinin çıkarlarına sahip çıkması kaçınılmaz olarak milletinde bir karşılık buluyor. O halde Batı başkentlerinin Türkiye'ye ne yapmalı sorusu yaman çelişkiler içeriyor.
Türkiye'nin haklı taleplerine cevap vermeden sürekli tehdit edilmesi, tedip edilmesi, veya cezalandırılması mümkün değil.
Ankara'nın sadece yaptırımlarla karşılanması durumunda yeni stratejik tercihlere gidileceği de açık. Kaldı ki Rusya da Batıile Türkiye arasındakiçatlaklarıkullanmadahayli istekli. İşte böylesi bir ortamda Batı başkentleri Türkiye konusunda çok kararsız. Türkiye, NATO'dan ya daBatı ittifakından itilemeyecekkadar jeopolitik önemesahip. Ancak çıkarları göz ardıedilebilecek bir ülke olmaktan daçıktı. Hele hele Erdoğan'ın liderliğinde...
S-400 almasına karşılık vermezseniz Rusya, NATO silah piyasasına girmiş oluyor.
Türkiye'yi "emsal olarak cezalandıralım" "NATO'dan atalım" dediğinizde Rusya ve Çin gibi ülkelerle daha fazla işbirliğine itiyorsunuz.
F-35'leri vermediğinizde Ankara yeni nesil uçak için alternatiflere yönelecek. Yapısal olarak Türkiye'yi Batı ittifakının dışına itmiş olacaksınız. Bu da uzun vadede Avrupa, Balkanlar, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da radikal bir jeopolitik kırılma demek.
Şurası net: "Türkiye, Erdoğan'dan büyük" demek de hiç bir işe yaramıyor. Batı başkentleri ile gerilim yaşanan konular Erdoğan'ın kişisel meseleleri değil. 17 yıldır Batılı liderlerle müzakere ederek gerçekleştirmeye çalıştığı ülke menfaatleri.
Bu menfaatleri halkına o kadar uzun süre anlattı ki bunlar artık Erdoğan'dan da büyük.
İktidar değişse bile bu milli zemin kalıcı. Bu yaman çelişkiden kurtulmanın yolu Türkiye'nin milli menfaatlerini tanımak. Ve onların gerçekleşmesi için yeni bir müttefiklik anlayışı üretmek.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.