Yıldırım farkı
17 yılın ardından pazar gecesi yaşanan bu karşılaşmayı bazılarımız yeteri kadar heyecanlı bulmadı.
Hatta 3 dakikalık formatın keskinliği ve karşılıklı polemiğe müsaade edilmemesi sebebiyle sıkıcı dahi görenler oldu.
Heyecan ve gerilim bir yana, İstanbullular 6 gün sonra oy verecekleri büyükşehir adaylarını vizyon, proje ve kişilik açılarından karşılaştırma fırsatı buldu.
Adaylar da kampanyalardaki polemik konularını rakibinin yüzüne ifade etti.
Performansa gelince, elbette iki adayın taraftarları da kendi adaylarını tartışmanın galibi ilan etti.
İstanbullu'nun kanaatini önümüzdeki pazar sandıklarda göreceğiz.
Şahsi değerlendirmem ise, Binali Yıldırım'ın Ekrem İmamoğlu'na kıyasla önemli bir fark sergilediği yönünde.
İlki, neden 31 Mart'ta seçimlerin iptal edildiği.
İkincisi CHP adayının kampanyada söylediği yalanlar.
Son kısım ise projeler ve vaatler.
Bence Yıldırım ortak yayında tek başına çıktığı programlardan farklı bir profil sergiledi.
Moderatörü karşı taraftan seçerek avantajla başlamıştı.
Canlı yayında, güçlü olduğu "icraat ve proje hakimiyetini" öne çıkarmakla kalmadı.
İddiasını ve rakip eleştirisini sakin ve mütevazı kişiliğiyle birleştirdi.
Böylece kendisi hakkındaki "çalışkan, mütevazı ama enerjik-iddialı değil" değerlendirmesini yıktı.
Cümlelerini rakibi gibi uzatmadı.
Sade, rakamlarla ve somut konuştu.
Ancak İmamoğlu'nun "yalanlarını ve çarpıtmalarını" da yüzüne kararlılıkla vurdu.
Yeniden seçimin sorumlusunun tekrar saymayı engelleyen CHP olduğunu, 16 bin farkın açıklanamadığını söyledi.
CHP adayının belediyenin verilerini kopyalamasını "FETÖ taktiği" olarak niteledi.
Ordu Valisi'ne "hakaretten" ve bunu inkar ederken "yalan söylemesinden dolayı milletten özür dilemesini" istedi.
"Particilik" eleştirisini hükümetin İzmir'e yatırımlarını göstererek kolayca etkisizleştirdi.
İmamoğlu'nun vaatlerini tutmadığını Beylikdüzü örneğiyle (11 vaat, 1 gerçekleşme) gösterdi.
Öğrencilere burs verilmesini CHP'nin engellediğini vurguladı.
İstanbul'a yapılan mega projelerin arkasındaki isim olduğunu özgüvenle öne çıkardı.
Hızlı konuşarak ve çok sayıda cümle kurarak retoriği asıl aldı.
Yine de Yıldırım'ı öne geçiren temel bir hataya düştü.
Kendi kampanya hatalarına sıkıştı.
Söylediği yalanları savundu.
Ordu Valisi'ne "it" demesini kelime oyunuyla geçiştirmeye çalıştı.
"Kibir, hakaret ve yalan" üçlemesi şeklindeki bir eleştiriye açtı kendini.
CHP seçmen tabanındaki konsolidasyona güvenerek yalanlarını gülümseyerek ve retorikle örtebileceğini düşündü.
İlginç, böylece hakkındaki sahicilik sorununu kendi eliyle büyüttü.
Birkaç aylık kampanya süresinde söylediklerinin hesabını verme yükü altına soktu.
1990'ların bol vaat veren, retorik yapan ve yalan söyleyebilen siyasetçi profilini hatırlattı.
31 Mart seçimlerinde yüzde 48 oy alan bir adayın kampanyasını kendi eliyle sakatlaması şaşırtıcı.
Pazar günü sonuç ne olursa olsun, İmamoğlu, markasını "yalan" ile birlikte tartışılmaktan kurtaramayabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)