Washington’ın üç seçeneği...
En son ABD Savunma bakan vekilinin Türk Savunma Bakanı Akar'a gönderdiği mektuptaki uzun yaptırımlar listesi de Ankara'nın kararlılığını değiştirmedi.
Başkan Erdoğan, salı günkü grup toplantısında, sık tekrarladığı beyanı, bir adım daha ileri taşıdı: "Türkiye S-400 savunma sistemlerini alacaktır demiyorum, almıştır.
Biz bu işi bitirdik.
Uygun fiyatla olmanın yanında ortak üretime de geçebilme sözünü alarak sözleşmemizi imzaladık.
İnşallah önümüzdeki ay da ülkemize teslimi yapılacak." Dün de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu hiçbir şekilde geri adım atılmayacağını söyledi ve ekledi: "ABD'nin olası yaptırımlarına karşı atacak karşı adımlarımız var... NATO, Türkiye'nin hava sahasının sadece yüzde 30'unu koruyabiliyor." Bu restleşme cümlelerine karşın Pentagon sözcüsü Andrews'ten ilginç bir açıklama geldi:
"ABD stratejik ortağı Türkiye'yle ilişkisine çok kıymet verir. İlişkilerimiz çok katmanlıdır, sadece F-35 programından ibaret değildir." Pentagon'dan sürekli yapılan tehdit açıklamasıyla uyuşmayan bu cümleleri nasıl anlamalıyız? Bir yumuşama ihtimali mi var?
28-29 Haziran'da G-20 zirvesinde gerçekleşecek Erdoğan-Trump görüşmesi öncesi bir jest mi yapıldı?
Kongre ve Pentagon'un savunduğu bu seçenek gerçekleşirse 2019 Temmuz ayını Türkiye ve ABD ilişkileri açısından ciddi bir kırılmanın tarihi olarak şimdiden kaydedebiliriz.
İkinci seçenek ise Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasının zaten ağır bir tepki olduğu görülerek yaptırımlara başvurulmaması.
Bu seçenekte Kongre'nin yeni bir ağır Türkiye kararı ile gelmesi de engellenebilmeli.
Böylece, Ankara'nın Moskova ile savunma alanında daha derinleşecek bir ilişkiye itilmemesi sağlanabilir.
İkili ilişkileri toparlama için kapılar tümüyle kapatılmamış olur. Üçüncü seçenek ise Ankara'nın önerisi: S-400'lerle ilgili ortak komite kurulması ve F-35 dahil işbirliğinin devamı. Başkan Trump'ın kabul etmesine rağmen Washington bürokrasisi bu seçeneğe kapalı görünüyor.
Karşılıklı yaptırımların ikili ilişkilerdeki diğer gerilimleri etkileşime sokma riski var. Ankara uzun süredir Washington ile her gerilimi paranteze alarak yönetti.
Washington ise 2013'ten sonra bozulan ilişkilerde verdiği hiçbir sözü tutmadı.
Türkiye'nin ciddi güvenlik kaygılarını hep görmezden geldi. Washington, ne Halkbank davasında, ne Münbiç uzlaşmasında, ne FETÖ liderinin iadesinde ve ne de YPG'ye verdiği askeri desteği kesmede bir adım attı. Suriye'nin kuzeyindeki güvenli bölge konusu da hâlâ müzakerede. Daha dün bile Washington'ın YPG'ye zırhlı araç gönderdiği medyaya yansıdı.
Erdoğan-Trump görüşmesi köprüden önceki son çıkış gibi görünüyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)