Zeytin Dalı operasyonu sadece Suriye denklemini değiştirmekle kalmıyor.
Türkiye'nin ABD, Avrupa ve NATO ile ilişkilerini de yeni bir düzleme taşıma potansiyeline sahip. Bu operasyon Batı ittifakının YPG konusunda uzun süredir devam eden "ikircikli davranma" yaklaşımına bir meydan okumada bulundu. Hem Washington hem de Avrupa başkentleri net bir karara varmak zorundalar.
***
Ankara-Washington arasındaki YPG gerilimi Avrupa başkentlerini de NATO'yu da endişelendiriyor. Batı medyasında Türkiye ile ABD'nin "karşı karşıya gelmesi" ve hatta "çatışma" riskinden bahsediliyor.
Bu arada, yapılan karşılıklı açıklamalardaki tezatlardan anlaşılan, Erdoğan ve Trump son telefon görüşmesinde birbirlerine "açık ve sert" konuştular. Zira NATO'nun iki büyük müttefiki arasında "varoluşsalbir tehdit" ile "taktik kazanımlarınkaybı" çelişkisi yaşanıyor. Ve bu taşınamaz bir yere geldi; çözülmek mecburiyetinde.
***
Alman Dışişleri Bakanı Gabriel, bu ihtilafın çözümünde NATO'nun rol alması çağrısında bulundu: "Fransa ile birlikte Türkiye'nin güvenlik çıkarlarının dikkate alınmasından yana olacağız. Ancak Suriye'de barış ve istikrarın sağlanması konusunda siyasi müzakereler yapma fırsatı var ve bunun askeri çatışmalarla durdurulmaması lazım." Ancak NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Suriye'de NATO'nun asker bulundurmamasından dolayı bunun "ikili bir mesele" olduğu görüşünde.
Stoltenberg yayımladığı bildiride, Türkiye'nin "terörizmden en fazla acıçeken" ülkelerden biri olduğunu ve "herulusun kendini savunma hakkı" bulunduğunu açıkladı. Bunun "itidalli ve orantılışekilde olması" gerektiğini de sözlerine ekledi.
***
Terörle mücadelede "itidal ve orantı" nedir? Sivil kayıp olmaması için azami dikkat ve yerleşim yerlerinin yıkılmaması ise Türkiye zaten bu şekilde bir operasyon yürütüyor.
Fırat Kalkanı ile Deaş'a karşı bile bu şekilde savaştı. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan şu cümlelerle gösterilen hassasiyeti vurguladı:
"Birileri ısrarla 'operasyon sınırlı olsun' diye telkinde bulunuyor. Ben de telefon görüşmesinde bu birilerine söyledim.
Gücü hoyratça kullanmaya kalksak. Tanklarımızla, toplarımızla, dümdüz edip geçsek bu operasyon birkaç günlük iştir. Kalkan olarak kullanmaktan çekinmedikleri masum sivillerin can ve mal güvenliğini de dikkate alıyoruz.
El Rai, Cerablus, El Bab'daki 2 bin kilometrekarelik alanı 100 bin insanın tekrar evlerine dönerek yerleşmelerine imkân sağladıysak Afrin'de de aynısını yapacağız."
***
"İtidal", Afrin merkezine ve Münbiç'e girilmemesi ise ne Washington'un ne de NATO'nun terörle mücadelede bunu isteme hakkı bulunuyor. Dahası, NATO, ABD'nin, terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olan YPG'yi silahlandırmasını hiç eleştirmedi. Türkiye'nin ısrarla ifade ettiği YPG kaynaklı "güvenlik" endişelerini gündemine almadı. Bir NATO müttefikinin diğer müttefikinin ayrılıkçı terör örgütü gördüğü bir yapıya (YPG) desteğini sorunsallaştırmadı. Artık ABD de NATO da PKK-YPG terörünü görmek zorunda.
***
Türkiye'nin Suriye'de Rusya ile işbirliği yapmasını ve S-400 almasını NATO'ya "aykırı" bulan çevreler Zeytin Dalı operasyonunu kullanarak yeni bir kampanyanın peşindeler.
Türkiye NATO'ya "zarar veriyormuş!" Ana argüman, operasyonun "ABDdestekli YPG'yi hedef alarak aslındadolaylı yoldan bir NATO müttefikinesaldırdığı" yönünde. Ve Türkiye bunu Rusya'nın "desteği" ile yapıyormuş. Zaten son dönemde Erdoğan, "NATO'nun temeldeğerleri olan demokrasi ve insan haklarınıaskıya almış." İlginçtir, özünde bir güvenlik ittifakı olan NATO, kendisinin de terör örgütü kabul ettiği PKK'nın kolunun Türkiye'ye karşı ordulaştırılmasını ittifaka yönelik "zarar" olarak görmüyor.
"İkili mesele" diyerek topu taca atıyor.
***
Zeytin Dalı, Türkiye'nin dolayısıyla Avrupa'nın istikrarına katkı sağlayacak bir stratejinin sonucudur. ABD'nin dar ufuklu Suriye ve YPG politikasının Türkiye'ye verdiği zararı kısmen telafi amacındadır.
Bunu ABD ya da NATO'ya "zarar" şeklinde formüle etmek belirsizlik dönemine giren Transatlantik ittifakının altını oyar. Rusya ve Çin gibi güçler de bundan sadece memnuniyet duyar. Hiçbir şey yapmadan avantaj elde etmenin keyfini çıkarır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.