Avusturya seçimleri ve 2019 öncesinde esecek “Batıcılık” rüzgârı
17.10.2017, Salı
Avusturya seçimlerinde sosyal demokratlar kaybederken muhafazakâr ve aşırı sağ partiler önde çıktı. Kurulacak koalisyon hükümetinin başbakanlık görevini Avusturya Halk Partisi (ÖVP) başkanı S. Kurz üstlenecek. Dışişleri bakanlığı yapan Kurz, göçmen ve Türkiye karşıtı açıklamalarıyla biliniyor. Muhtemel ortağı da aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ). Bu sonuç AB'nin popülist, milliyetçi siyasete sürüklenmesinde bir ileri adım daha atıldığını gösteriyor.
Doğu Avrupa ülkelerinin popülizme yenik düşmesi bir tür demokrasi geleneğinin güçlü olmaması ile açıklanırdı. Şimdi Batı Avrupa demokrasilerinin göçmen ve Türkiye korkusu sebebiyle milliyetçi ve popülist köklerini keşfediyoruz. Hollanda, Almanya ve Avusturya seçimleri gösterdi ki, ya merkez partiler aşırı milliyetçi tezlere teslim oluyor ya da aşırı sağ partiler öne çıkıyor. Her ikisi de yabancı karşıtlığını ve İslamofobiyi azdıracak ve Avrupa'yı içe kapatacak bir gidişatın habercisi. Yani Brexit ile başlayan bir trend olarak AB krizinin somut göstergeleri.
Başkan Trump'ın NATO'yu "demodebir örgüt" olarak nitelemesi de AB başkentlerinde"başımızın çaresine bakmalıyız"havası doğurdu. Batı Avrupa'nıniki güçlü ülkesi olarak Almanya ve FransaAB'ye yeni bir yol haritası belirlemek durumunda. Şansölye Merkel, "başımızınçaresine bakalım" diyerek AB ordusukurma seçeneğine daha yakınsa da buAlmanya'nın Avrupa'yı domine etmesinegidecek. Fransa Cumhurbaşkanı Macron iseABD ile bir yakınlaşma-işbirliği üretecek biryenilenmeyi tartışmak istiyor. Bu, AB'ninyeni bir vizyona, yeni bir sıçramaya gitmesidemek. Macron'un temsil ettiği hattın güneyve doğu Avrupa ülkelerinden destek görmesibeklenebilir. İşte bu noktada AB'ninTürkiye politikası önem kazanıyor.
Berlin, vatandaşlarının FETÖ suçlamasıyla tutuklanmasından dolayı Ankara'ya kızgın. AB liderler zirvesinde Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerinin geleceğini tartıştırmak niyetinde. Ankara ise FETÖ ve PKK militanlarına Berlin'in verdiği desteği "hasımlık" olarak görüyor. Ve AB'nin Türkiye'nin üyeliği hakkında artık bir karar vermesini istiyor.
İşte, Avusturya seçimlerinde de muhafazakâr- aşırı sağ partilerin öne çıkması AB'deki içe kapanma eğilimini güçlendiriyor. Ve Türkiye tartışmasının da "sertleşeceğini" gösteriyor. Şimdilik AB liderler zirvesinden Türkiye'nin üyeliğini sonlandırma kararı beklenmiyorsa da Avrupa başkentlerinden gelen "otoriterErdoğan" suçlamaları ve "ders vermetavrı" devam edecek. Batı medyası, Türkiye'nin NATO ya da AB ittifakı içindeki yerini sorgulamayı sürdürecek.
Washington ile yaşanan son vize geriliminin Türk-ABD ilişkilerinde yapısal bir krize işaret ettiği hatırlanırsa önümüzdeki ayların gündeminin "Batı ile ilişkileringeleceği" olacağı aşikâr. Hedefteki isim elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan olacak. Zira Erdoğan hem AB hem de ABD ile "müttefikliğin anlamını" sert bir dille sorguluyor, "PKK ve FETÖ terörünedestek vermeyi kesin" uyarısında bulunuyor.
"Size muhtaç değiliz" ve "başımızınçaresine bakarız" söylemlerini kullanıyor. Erdoğan'ın bunu "iç siyasetiçin yaptığı" iddia ediliyor. Bu arada,hem Almanya hem de ABD ile eşzamanlı"kriz" yaşanıyor olması zihinlere yakıcıbir soruyu getiriyor: "Türkiye, Batı ittifakındankopuyor mu?" Benim bunacevabım hayır.
Her şeyden önce kriz sadece Batı ile Türkiye arasında değil. ABD ile Avrupa arasında ve Avrupa içinde ciddi bir kriz yaşanıyor. Dolayısıyla yeni ilişki formları geliştirme zorunluluğu kendini dayatıyor. Türkiye'nin Batı'ya eleştirisi de "onurlu,yeni bir ilişki" tanımlaması ihtiyacınamatuf.
Bir eksen değişimi ya da kopma çabası değil. "Batı'dan kopma söylemi" ise bir kampanya unsuru. 2019 seçimlerinde "ülkeyi Batı'dan kopardın" söylemiyle Erdoğan'ı suçlamaya yönelik bir kampanya.
Evet, Batı ile kriz yapısal ve sahici; ancak Batı'dan koparma söylemi operasyonel. Bu nedenle iç siyasette "Batı'dankopmaktan" korkan "Batıcı" bir rüzgârestirilmesini bekleyebiliriz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.