İlişkilerde yeni meydan okuma: Trump’ın İran stratejisi
Trump'ın gönlünün 90 günde bir onay için önüne gelen İran nükleer anlaşmasını onaylamamaktan yana olduğu biliniyor. Zaten Trump genel olarak çok taraflı anlaşmalara değil iki taraflı anlaşmalara sıcak bakıyor.
TPP ve Paris iklim anlaşmalarına bakışına paralel olarak İran anlaşmasını da böyle görüyor. Ancak Savunma Bakanı Mattis ve Dışişleri Bakanı Tillerson nükleer anlaşmanın onaylanmasını istiyor. Onaylanmamayı İran'ın daha hızlı şekilde nükleer silah sahibi olacak bir süreci başlatacağını düşünüyorlar.
İlki onaylamayarak Kongre'nin önüne götürmek ve 60 gün içinde İran'a yeni yaptırımlar getirilip getirilemeyeceğini görmek. İkincisi bir kere daha onaylamak ancak anlaşmayı yenileme gereğini gündemde tutmak.
İran'ın anlaşmanın kurallarına uyduğunu ABD kurumları bile kabul ederken Trump'ın onaylamamayı seçmesi Avrupa'nın, Rusya ve Çin'in karşı çıkması ile sonuçlanacaktır.
Trump'ın basına sızan kapsamlı İran stratejisinin diğer unsurlarına bakalım.
Yine bölgede "daha istikrarlı bir güç dengesini restore etmek" ve "İran yıkıcılığını" engellemek için ABD'nin "geleneksel ittifakları ve bölgesel işbirlikleri canlandırılacak."
Metinde, Obama yönetimlerinin yanlış "çekilme" politikaları yüzünden İran'ın "boşluklardan" istifade ederek "kötücül aktivitelerini" artırdığı öne sürülmüştür.
İran'ın diğer yıkıcı aktiviteleri şunlar: "Balistik füze geliştirilmesi, terörizme maddi-mali yardım, Esad rejiminin zulmüne destek, İsrail'e düşmanlık, İran körfezinde gemi ulaşımını tehdit etmek, ABD, İsrail ve Ortadoğu'daki diğer ABD müttefiklerine siber saldırılarda bulunmak, insan hakları ihlalleri ve ABD vatandaşları dahil yabancıların keyfi olarak tutulması." Bir diğer vurgu dikkat çekici: "15 yıldır ABD yönetimleri kısa vadeli Sünni aşırıcılık tehdidine odaklanırken uzun vadeli İran destekli militanlaşmayı ihmal etmiştir." Trump'ın hedefi öncelikle Suriye, Irak ve Yemen çatışmalarında yer alan ve Suudi Arabistan ile BAE'yi tehdit eden "Devrim Muhafızları'nı sınırlandırmak."
İran'ı sınırlandırma politikasını gönülden destekleyen İsrail, S.Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri için bu kapasite ile alakalı.
Zira Trump, İran karşıtlığında uluslararası bir dayanışma kuramadığı durumda ağırlıklı yük bölgesel müttefiklerin üzerine kalacaktır.
Burada Türkiye'nin tavrı kritik olacak.
Şimdi Trump, "öncelik İran'ı sınırlandırmada, YPG konusunu kenara bırakalım" tarzında yaklaşırsa Washington- Ankara ilişkilerinde yine işbirliği yerine gerilime tanık olabiliriz. Hiçbir şey vermeden çok şey almayı istemek ABD siyasetinin en büyük sorunu. Kasımda görülecek Zarrab davası ve mevcut vize krizi İran konusunda Ankara'ya "baskı" yapmak için zamanlanmış olabilir mi? ABD medyasında Türkiye'nin "müttefikliğinin" sorgulanması ve "İran gibi oldu" suçlaması da "baskı" için bir hazırlık mı acaba?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)