Kapıyı Erdoğan’a kapattırmak!
Schulz, şansölye olması durumunda hem mülteci anlaşmasını iptal edeceğini hem de müzakereleri keseceğini söylerken Merkel, mülteci anlaşmasını savundu. Ancak O da seçimlerden sonra müzakerelerin sona erdirilmesini AB üyelerinin gündemine getireceğini söyledi.
Yine de birleştikleri bir kritik husus bulunuyor: Erdoğan'ı "bahane" kılarak Türkiye politikasını kapsamlı bir değişikliğe taşımak. Ancak bu arada "Türkiye halkı" ile "kırmızı çizgileri aşan Erdoğan'ı" ayrıştırarak kapıyı tümüyle kapatmadıkları izlenimini vermek.
Schulz, 16 Nisan referandum sonuçlarını yorumlarken "Erdoğan, Türkiye değil" demişti. Hatta Nisan 2016'da Avrupa Parlamentosu başkanıyken "muhatabımız Hükümet, Erdoğan değil" çıkışını yapmıştı. Merkel ise "Erdoğan'ı desteklemeyen ve bizden beklentileri olan yüzde 50'lik kesim" var diyor.
Niyetleri Türkiye'nin AB macerasından kendi iradesiyle çekilmesini sağlamak. Yani, Türkiye karşıtı kampanyadan bıkan Erdoğan'ın öfkelenmesi ve "bu iş bitti" demesi. İşin aslına bakıldığında AB başkentleri özellikle Suriye krizinin başından itibaren ne müzakere sürecinde olmanın ne de Batı ittifakı içinde olmanın gereğini yapıyorlar.
Hele hele, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'yi terörle mücadelede yalnız bırakmakla kalmadılar. Türkiye'nin iç siyasetine de yargı sürecine de müdahil olmaya çalışıyorlar. Gidişatın farkında olmak lazım... Erdoğan, Batı ve Avrupa ile ilişkilerin "eşitsiz ve adaletsiz" mahiyetini dönüştürmeye çalışıyor. Bazı Alman siyasetçileri ise ekonomik yaptırım sopasıyla Türkiye'yi "kapı kapatma" kararına itmek istiyorlar. Ankara'nın "stratejik bir tercih" olarak gördüğü Batı ittifakı içinde yer alma hedefinden vazgeçtiğini Erdoğan'a söyletmeyi arzu ediyorlar.
Bunu sağlayamazlarsa "Avrupa değerlerinden kopan, despot Erdoğan" söylemi ile AB kamuoyunu "kapıyı zaten kapattıklarını" açıklama noktasına taşıyacaklar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum (20.05.2024)
- Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? (17.05.2024)
- Değişim ama nasıl? (14.05.2024)
- Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? (11.05.2024)
- CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? (10.05.2024)
- Kılıçdaroğlu mirası, Özel’in zorluğu (07.05.2024)
- Siyasette ‘yumuşama dönemi’ ne getirir? (04.05.2024)
- Yeni bir siyasi süreç (03.05.2024)
- İYİ Parti, Dervişoğlu ve üçüncü yol kaldı mı? (30.04.2024)
- Özel ve Kılıçdaroğlu’nun ‘siyaset’ kapışması (27.04.2024)