Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek 16 Nisan halkoylamasına sadece bir gün kaldı. Hem evet hem de hayır cepheleri 17 Nisan'da farklı bir Türkiye'ye uyanmak istiyor. Anket şirketlerinin büyük çoğunluğu halkoylamasında dengenin evet lehine olacak şekilde "bıçak sırtıolmaktan" çıktığında birleşiyor. Kanaatimce pazar akşamı sandıklar açıldığında mevcut vesayetçi parlamenter sistemin krizlerini aşacak yeni bir sistemin kapısı açılacak.
Ve cumhurbaşkanlığı sistemine uygun kurumsal düzenlemeler için hazırlıklara başlanacak. Halkoylamasının bıçak sırtı olmaktan çıktığı hissiyatı insanı ister istemez 17 Nisan ve sonrası hakkında düşünmeye itiyor.
***
Önde gelen Batı medyasının "Türkiyediktatörlüğe sürükleniyor" argümanıyladolu manşetlerini, yorumlarını okudukçabu ülkenin uluslararası sistemdeki aktörlüğünüpekiştirme davasının 16 Nisan akşamıbitmeyeceğini ayan beyan görüyorum. Zira"evet çıkarsa Türkiye'yi zor günler bekliyor"tezi şimdilerde "evet de hayır da çıksaTürkiye'nin krizi devam edecek" ya da"Türk demokrasisinin geleceği vahim"formuna büründü.
The Wall Street Journal dünkü sayısında halkoylamasını "kölelik yolu" olarak niteleyerek her iki sonucun da "felaket" olacağı kehanetinde bulunmuş. Bu gazetenin iddiasına göre, hayır çıkarsa "Erdoğan baskıaygıtlarını güçlendirmeyi sürdürecekmiş." Evet çıkarsa da "AK Parti'yi demokratikolarak gönderme ihtimali neredeyse" ortadan kalkacakmış.
Hüküm cümlesi ise şu şekilde: "Ortadoğuve Türkiye'nin NATO müttefikleri içintehlike, ülkenin İran gibi bir İslamcıdevlete dönüşmesidir. Erdoğan'ın otoriteryönetim eğilimi, Batı'da birçok kişininne yazık ki demokrasi ile İslam'ınbağdaşamayacağı sonucuna varmasınaneden olacaktır."
***
Benzerlerini aynı gün The Washington Post, The New York Times, The Economist ve Le Figaro'da okuyabilirsiniz. Bu yorumları içerideki keskin hayırcıların 16 Nisan halkoylamasının aslında "adil şartlarda gerçekleşmediğiiçin meşruiyeti olmadığı" argümanı ile birlikte okuduğunuzda bir şeyi derinden hissedersiniz. Türkiye'nin istikrara, refaha ve demokratik konsolidasyona taşınma çabası bir maraton gibi. 15 Temmuz gecesi billurlaşan yerli, milli irade yeni sınavlara hazır olmak durumunda.
Suriye ve Irak'taki iç savaşlar bitmedikçe Türkiye'nin güvenliğine ve demokratik hayatına yönelik saldırılar yeni formlarla sürecek. ABD ve Avrupa başkentleri muhtemelen iki yönlü bir politikaya yönelecek. Bir yandan Erdoğan'ın ve AK Parti iktidarının kalıcı olduğunu görerek Suriye, mülteciler ve bölgesel dönüşüm konularında işbirliği arayacak. Diğer yandan ise içerideki muhalefeti diri tutmak amacıyla Erdoğan karşıtı medya kampanyasını sürdürecek. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilse bile Erdoğan'ın yeni güçlü cumhurbaşkanı olmaması gerektiği söylemine başvuracaklar.
***
Bugün yeni sistemde cumhurbaşkanının "seçilmiş diktatör" yetkilerine sahip olduğunu söyleyenler, yarın Erdoğan'ın karşısına pazarlayacakları adayın kazanması için "demokratikleştici" mücadele verdiklerini öne sürecekler. Dertlerinin sistemle değil, liderle olduğu daha da netleşecek.
17 Nisan sonrasında iktidara düşen görev de iki yönlü.
Hem Aleviler ve Kürtler başta olmak üzere farklı toplumsal kesimlerin rahatsızlıklarını azaltacak kapsayıcı bir reform ve yeniden yapılanma hamlesi yürütmeli. Hem de bu kesimleri "sokak siyasetine" itebilecek dış kaynaklı teşviklerin önünü alacak bir politika üretmeli.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.